Paylaşım Türkiye
Kabe'nin yeniden imarı vePeygemberimizin Hakemliği 212
Paylaşım Türkiye
Kabe'nin yeniden imarı vePeygemberimizin Hakemliği 212
Paylaşım Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


paylaşım forumu, site ekle, site tanıt, dizin
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlSite ekleGiriş yap

 

 Kabe'nin yeniden imarı vePeygemberimizin Hakemliği

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
brisin
******
brisin


uyarı yok
Boğa Horoz
Mesaj Sayısı : 306
Doğum tarihi : 13/05/93
Kayıt tarihi : 01/07/10
Yaş : 30
Nerden : İstanbul
Sitemizi kim tavsiye etti : çağınyarışması

Kişi sayfası
Altın Altın: 0
Para Para: 0

Kabe'nin yeniden imarı vePeygemberimizin Hakemliği Empty
MesajKonu: Kabe'nin yeniden imarı vePeygemberimizin Hakemliği   Kabe'nin yeniden imarı vePeygemberimizin Hakemliği EmptyC.tesi 24 Tem. - 6:01

Kâinatın Efendisi otuz beş yaşında idi.
Bu sırada Kureyş kabilesi,
Kâbe duvarlarını yıkıp, yeniden tamir kararını verdi. Zira, yıllardan
beri yağan yağmur ve neticede meydana gelen seller, yapı itibarıyla pek
sağlam olmayan bu ma'bedi oldukça yıpratmıştı. Çatısız bulunması
sebebiyle de, yağan yağmurlar temeline kadar tesir etmiş ve binâyı âdetâ
harab bir hale getirmişti.
Son olarak gelen büyük bir sel,
Kâbe'yi bütün bütün sarsmış, duvarlarını çatlatmıştı. Bu durum
Mekkelilerde bir korku ve telâş uyandırmıştı.
Bu arada bir hâdise
daha oldu. Kadının biri Harem'de ateş yaktı. Ateşin korundan sıçrayan
kıvılcımlar, Kâbe'nin örtüsünü tutuşturdu ve yanmasına sebep oldu.

Bütün bunların üzerine bir de Kâbe'nin içinde bulunan bir definenin
çalınması eklenince, Mekkeliler, artık, verdikleri kararı bir an evvel
gerçekleştirme gayretine girdiler.115

İnşaat Malzemesi Yüklü Gemi
Kııreyşliler, Kâbe'yi nasıl ve neyle tamir edeceklerini düşünüp istişare ediyorlardı.
Bu sırada Cidde'ye gitmek üzere Mısır'dan yola çıkmış bulunan bir Bizans gemisi, Cidde yakınlarında karaya oturdu.
Bunu haber alan Kureyş, olay yerine bir heyet gönderdi. Geminin yükü
yumuşak aktaş, tahta, direk ve demirdi. Bunlar Kureyş'in arayıp da
bulamadıkları şeylerdi.
Heyet, gemide bulunanlarla anlaşarak
keresteyi satın aldı. Bunun yanında, gemideki tüccara, Mekke'ye
serbestçe girebilme ve mallarını gümrüksüz satabilme garantisi de
verdiler. Halbuki, daha evvel Mekkeliler, şehirde ticâret eşyası
satanlardan öşür alırlardı.
Gemide ayrıca Bâkûm adında Bizanslı bir
mîmar da bulunuyordu. Kâbe yapımında kendisinden istifade etmek üzere
bu mîmarla da anlaştılar.
Buna göre, duvarlarını yeniden tamire
karar verdikleri Kâbe'nin mîmarlığını Bizanslı Bûkûm, marangozluğunu ise
Mekke'de oturan Kıbtî bir usta yapacaktı.116

Duvarların Taksimi
Kâbe duvarlarının taşlarla örülmesi işi, kur'a ile kabileler arasında dörde taksim edildi. Buna göre,
Abd-i Menaf ile Zühreoğullarına Kâbe'nin cephe ve kapı tarafı;
Abdüddar, Esed ve Adiyyoğullarına Kâbe'nin Şam cephesi (Hatiym, Hıcır tarafı);
Şehm, Cehm (Cümâh) ve Amiroğulları payına Kâbe'nin Yemen köşesi ile Hacerü'1-Esved köşesi arası,
Mahzum ve Teymoğullarına ise, Safâ ve Eryad'a bitişik olan Yemen cephesi düştü.117

Mekke'nin Sarsılması
Her kabile, kendisine düşen tarafı yıkıyordu. Hazret-i İbrâhim'in
attığı temele kadar inildi. Bundan sonra, birbiriyle kaynaşmış deve
sırtı gibi yeşil yeşil taşlar görülmeye başlandı.
Niyetleri daha
da aşağı inmekti. Ne var ki, buna muvaffak olamadılar. İçlerinden biri
bu yeşil taşlara kazmayı sallayınca, birden zelzeleye uğramış gibi
Mekke'nin sarsıldığını gördüler. Herkeste bir korku ve telâş başladı.
Bundan sonrasını yıkmaya müsaade bulunmadığını anlayıp, kazdıklarıyla
iktifâ ettiler.118

Kabileler Arasında Anlaşmazlık Çıkması
Herkes kendisine düşen taraf için taş taşıyor ve duvarlar örülüyordu.
Bina, Hacerü'1-Esved'in konulacağı yere kadar yükseltilmişti. Ancak, bu
mübarek taşı yerine koymada kabileler arasında anlaşmazlık çıktı. Her
kabile, kendisini diğer kabilelerden bu hususa daha lâyık görüyordu.
Kabile taassubunun bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü bir zamanda, hangi
kabile bu şerefi başkasına kaptırmak isterdi? İş kızıştı, tartışma ve
münakaşa son derece sertleşti. Öyle ki, birbirleriyle vuruşacaklarına
dair yemin bile ettiler.119
Ortalığı bir kargaşalık kaplamıştı. Her
an çarpışma bekleniyordu. Çarpışma vuku bulursa, çok kişi hayatını
kaybedebilir, çok mal telef olabilirdi.
Bu duruma bir çare bulmak gerekiyordu.
Dört beş gün Kâbe'nin duvarlarına tek taş koymadan, Kureyş kabileleri,
bekleyip durdular. Sonra tekrar Mescid-i Haram'da toplandılar.
Birbirleriyle konuştular, tartıştılar. Bu arada, kabileleri uzlaşmaya
davet edenler de vardı.
Kanlı bir hâdisenin kopması her an
beklenirken, Kureyş'in en yaşlılarından Ebu Ümeyye diye bilinen Huzeyfe
bin Muğire, ortaya atıldı ve taraflara şu teklifi sundu:
"Ey
Kureyşliler! Anlaşamadığınız şu işte, ma'bedin kapısından (Benî Şeybe
kapısını eliyle işaret ederek) ilk girecek zâtı aranızda hakem yapın, o
kimse bu işi bir neticeye bağlasın."120
Ebû Ümeyye'nin bu beklenmedik teklifi, taraflarca tereddütsüz kabul gördü.

Muhammedü'l-Emîn Geliyor!
Artık, bütün gözler Benî Şeybe kapısındaydı.
Acaba kim çıkacaktı ve kabilelerin anlaşmazlığına nasıl bir çare ile
son verecekti? Hiçbir kabilenin gönlünü kırmadan bu işi nasıl
halledecekti?
Merak dolu bakışlar, Mescid'in mezkûr kapısını dikkatle süzmekte idi.
Kapıdan bir zât belirdi. Uzaktan fark ettiler, kendisine mahsus boyu,
posu ve yürüyüşüyle vakar içinde gelen bu zâtı derhal tanıdılar ve
sevinç içinde bağırdılar:
"El-Emîn, o! Muhammed, o! Onun aramızda vereceği hükme razıyız."121
Evet, gelen Muhammedü'l-Emîndi (a.s.m.). Herkesin itimadını kazanmış olan dürüst insandı.
Bu sebeple merak dolu bakışlar, birden sevinç bakışlarına döndü. Çünkü, âdil karar vereceğinden, hepsi, tereddütsüz emîndi.
Elbette, isabetli karar vermekten şaşmayan Efendimizin gelişi, tesadüf
değildi. Vereceği hükümle, onlara, peygamberliğinden önce de isabetli
görüşe, derin düşünceye sahip olduğunu tasdik ettirecekti.
Kureyş, durumu kendilerine anlattı.
Kalbi gibi, zihni de tertemizdi, Efendimizin.
İsâbetli kararı vermekte gecikmedi ve şu emri verdi:
"Hemen bana bir örtü getiriniz!"
Ânında getirdiler. Bir rivâyete göre, bu Velid bin Muğire'nin elbisesi
idi. Diğer bir rivâyete göre ise, Peygamber Efendimiz bizzat kendi
ridâsını bu işte kullandı.122
Kâinatın Efendisi, getirilen örtüyü yere serdi.
Küçük büyük herkesin dikkatli bakışları, Efendimizin üzerinde toplanmıştı. O, örtü ile ne yapacaktı?
Merakları fazla sürmedi. Sevgili Peygamberimiz, Hacerü'l-Esved'i bu örtünün ortasına koydu. Sonra da,
"Her kabileden bir kişi bunun birer köşesinden tutsun!" diye emretti. Öyle yaptılar.
Hacerü'l-Esved'i örtüyle konulacak yere kadar kaldırdılar.
Ve Resûl-i Kibriya Efendimiz, Hacerü'1-Esved'i bizzat kendi elleriyle yerine koyarak, bu şerefe nâil oldu.
Bundan sonra duvar örülmeye başlandı ve kısa zamanda tamamlandı.123
Böylece, Allah Resûlü, İlâhî mevhibenin bir eseri olan isâbetli
kararıyla, kabileler arasında büyük bir kanlı çarpışmayı önlemiş oldu.
Bu kararıyla, Sevgili Peygamberimiz, kendisinden çok daha yaşlı ve
haliyle tecrübeli bulunanlardan bile daha isabetli görüşe, daha kuvvetli
muhakemeye ve daha ziyade zekâya sahip bulunduğunu, aynı zamanda, İlâhî
bir kuvvetle te'yid edildiğini ortaya koymuş oluyordu.
İbn-i Abbas Hazretlerinin bir rivâyetine göre, Efendimiz, Hacerü'l-Esved'i yerine koyduğu gün, Pazartesi günü idi.124

Mübârek Taş
Renginin siyah olması sebebiyle Hacerü'l-Esved (Siyah Taş) diye
adlandırılan bu mübârek taş, Kâbe'nin Şark köşesinde olup, yerden bir
buçuk metre yükseklikte, kapıya yakın bir yerde yerleştirilmiştir. Üç
büyük ve birkaç tane de küçük parçadan müteşekkildir. Etrafı gümüş bir
halka ile çevrilidir. Bir başka ismi, Ruhu'l-Esved'dir.
Bu mübârek
taş, semâvî bir taş olup, Hz. İbrahim'e (a.s.) Hz. Cebrâil tarafından
getirilmiştir. Kâbe duvarına yerleştirilmeden evvel, Ebû Kubeys Dağında
muhafaza edilmekteydi. Bir rivâyete göre, Kâinatın Serveri, Peygamber
Efendimizin, "Ben, peygamber gönderilmeden evvel, Mekke'de bana selâm
veren taşı, hâlâ biliyor ve tanıyorum" ifadelerinin işaret ettiği taş,
bu Hacerü'l-Esved'dir.
Bir gün, bu taşa yaklaşıp öpen Hz. Ömer, şöyle demişti:
"Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve menfaati olmayan bir taş
parçasısın. Eğer Resûlullahın seni takbil ettiğini [öptüğünü] görmese
idim, asla seni takbil etmezdim."

Peygamberimizin, Hz. Ali'yi Yanına Alması
Efendiler Efendisi otuz altı yaşında.
Milâdî, 607 senesi.
Mekke'de şiddetli bir kuraklık ve kıtlık başgöstermişti. Çoğu âile, geçim sıkıntısından perişan bir durumda idi.
Geçim sıkıntısı içinde bulunan âilelerden biri de, Resûl-i Ekrem Efendimizin amcası Ebû Talib âilesi idi.
Efendiler Efendisinin kalbi şefkat ve merhamet kaynağıydı sanki.
Zâtına yapılan iyilikleri asla unutmuyordu. Kendisine karşı gösterilen
kadirşinaslıkları asla karşılıksız bırakmak istemiyordu. Böylesi güzel
ve eşsiz bir mizâca sahip bulunuyordu.
İşte, şimdi geçim sıkıntısı
çeken biri vardı. Kendisine, elinden gelen yardımı esirgemeyen biri�
Çocukluğundan beri şefkatli kanatları arasında büyüdüğü biri: Ebû Talib�
Amcası geçim sıkıntısı içinde iken, o nasıl rahat edebilir ve nasıl
yardımına koşmazdı? Derhal harekete geçti. Hali vakti yerinde olan diğer
amcası Hz. Abbas'a koştu, durumu kendisine arzetti. Sıkıntı içinde
kıvranan Ebû Talib'e yardım ellerini uzatmaları, yükünü bir nebze olsun
hafifletmeleri gerektiğini anlattı.
Hz. Abbas, Efendimizin bu
dâvetini memnuniyetle karşıladı ve birlikte Ebû Talib'e vardılar.
Maksadları Ebû Talib'in evindeki kalabalığı biraz azaltmak, hiç olmazsa
birkaçının nafaka yükünü omuzundan kaldırmaktı.
Maksadlarını Ebû
Talib'e açınca, o bundan memnuniyet duydu ve sonunda Efendimiz; ismini
bizzat koyduğu Hz. Ali'yi, Hz. Abbas da Hz. Cafer'i himâyesine aldı.
O sırada, Hz. Ali, dört veya beş yaşında bulunuyordu. Henüz bu yaşta,
"Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim," buyuran Resûl-i Kibriyânın
himâyesine girmesi, Hz. Ali için eşsiz bir mazhariyetti. Bu yaşından
itibaren onun terbiye süzgecinden geçecek, dâvet edildiğinde ise, derhal
îmân edecektir. Bu îmânı sırasında 9-10 yaşlarında bulunan Hz. Ali,
aynı zamanda ilk Müslüman çocuk şerefini de kazanmış olacaktır.

115. Sîre, 1/205; Tabakât, 1/145; Taberî, 2/198
116. Sîre, 1/205; Tabakât, 1/145
117. Sîre, 1/207; Tabakât, 1/146; Taberî, 2/200
118. Sîre, 1/207-208; Tabakât, 1/146
119. Sîre, 1/209; Tabakât, 1/146; Taberî, 2/201
120. Sîre, 1/209; Tabakât, 1/146; Taberî, 2/201
121. Sîre, 1/209; Tabakât, 1/201
122. Belâzuri, Ensâb, 1/99
123. Sîre, 1/209-210; Tabakât, 1/146; Taberî, 2/201
124. Süheyli, Ravdü'l-Ünf, 1/129
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.brisin.tr.gg
 
Kabe'nin yeniden imarı vePeygemberimizin Hakemliği
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» SesliChat YenideN
» Işte Yeniden
» 17 Yeniden & 17 Again (2009) Dvdrip Türkçe Altyazılı
» Komedi Dükkanı Yeniden Ekrana Dönüyor
» Dwar Efsane Ejderhalar Mirası Efsanesi Yeniden Başladı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paylaşım Türkiye :: Din Kültürü :: Resûlullah (s.a.v)-
Buraya geçin: