Sağlığımızı, yaşam kalitemizi ve güzelliğimizi tehdit
eden en büyük sorunların başında stres gelir. Ama doğamız o kadar
mükemmel bir tasarımdır ki, her sorunun çaresi, her derdin dermanı
içinde saklıdır. Örneğin gülmek de ağlamak da sandığımızdan çok daha
değerli ve sağlıklıdır. Tebessüm ya da kahkaha, içimizden dalga dalga
yükselir, kendiliğinden dışarı taşar. Yüzümüzü aydınlatır, içimizi
arındırır. Daha da önemlisi stresin vücudumuzda yarattığı tüm
biyokimyasal tepkileri etkisiz hale getirir.
Engel olmayın
Ağlamak en az gülmek kadar önemli. Ağlamak yoğun duyguları takip eder.
Bu genelde üzüntüdür ama bazen neşe ve kahkaha da olabilir. Nezle
olduğumuzda, rüzgarda gözümüz yaşardığında ya da soğan doğradığımızda
akan gözyaşları ile içimizi derin duygular kapladığında gözlerimizden
süzülen gözyaşları farklıdır. Bu tip gözyaşlarının hormonal ve kimyasal
içerikleri değişiktir. Gözyaşını tahlil ettiğimizde içinde acı ve ağrıya
karşı dayanıklılığımızı artıran bir çeşit endorfin hormonu,
vücudumuzdaki stresin önde gelen belirtilerinden olan ACTH hormonu ve
prolaktin hormonu olduğunu görüyoruz. Bu tip gözyaşında yoğun bir
şekilde manganez minerali de bulunur. Bu mineral iskelet sistemi ve
üretkenliğin yanı sıra duygusal dalgalanmalarımızla da yakından
ilişkilidir. Ağlarken biraz yoruluruz ama sonra kendimizi çok daha iyi
hisseder, açılırız. Araştırmalar duygusal gözyaşlarının stresle yükselen
bazı kimyasalları dışarı atmamıza yardımcı olduğunu gösteriyor.
Sağlığımızın sigortası
Kadınlar, erkeklerden yaklaşık 4 kat daha sık ağlar. Bunun nedeni büyük
bir ihtimalle vücutlarında erkeklerden çok daha fazla (yüzde 60)
prolaktin olmasıdır. Ağladıktan sonra prolaktin seviyeleri normale
döner. Ruh sağlığı yerinde olan insanlar gerektiğinde ağlar ve başkaları
ağladığında da anlayışla karşılar. Ağlayabilen insanlar strese bağlı
hastalıklara karşı daha dirençli olur ve daha geç yaşlanır. Ne yazık ki
erkeklere daha çocukken ağlamanın zayıflık olduğu öğretilir. Derin
duygular gerçekte gücü temsil eder. Derin sevgiler olmadıkça, derin
acılar ve gözyaşları da olmaz. Sevginin tedavi gücüne hiçbir ilacın ya
da yöntemin ulaşması mümkün değildir. Gençliğini uzun yıllar koruyabilen
insanlara dikkat edin, gözleri sevgiyle doludur. Duygusal dengemiz her
şeyden önemlidir. Belirli araştırmalar estetik cerrahinin bizi en fazla
10 yaş gençleştirebileceğini belirtirken, duygusal denge ve pozitif
düşüncenin biyolojik yaşımızı 15-20 yıl öncesine götürebileceğini
kaydediyorlar.