Paylaşım Türkiye
Damar Sertliği (Arterioskleroz) 212
Paylaşım Türkiye
Damar Sertliği (Arterioskleroz) 212
Paylaşım Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


paylaşım forumu, site ekle, site tanıt, dizin
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlSite ekleGiriş yap

 

 Damar Sertliği (Arterioskleroz)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
haso
Yetkingrafiker
haso


BANLANDI
Mesaj Sayısı : 2099
Kayıt tarihi : 02/08/10

Kişi sayfası
Altın Altın: 0
Para Para: 0

Damar Sertliği (Arterioskleroz) Empty
MesajKonu: Damar Sertliği (Arterioskleroz)   Damar Sertliği (Arterioskleroz) EmptySalı 10 Ağus. - 15:24

Atardamar duvarının sertleşerek esnekliğini yitirmesiyle
oluşan ve daha çok erkeklerde görülen bir hastalıktır. Arteriyosklerozun
sözdük anlamı atardamar sertleşmesidir. Ateroskleroz ise atardamar
duvarında belli bir alanın ezilerek esnekliğini yitirmesi ve
sertleşmesidir.

Nasıl Bir Hastalıktır?

Arteriyoskleroz bütün kalp enfarktüsü, beyin trombozu ve beyin kanaması
olgularının başlıca nedenidir. Ayrıca bacak kangrenlerinin büyük bir
bölümü de arteriyoskleroz kaynaklıdır. Arteriyoskleroz, klinik tablo
olarak ortaya çıktığı bu gibi durumlar dışında, genellikle özgün belirti
vermeyen bir hastalıktır. Birçok varsayım ileri sürülmesine karşın
hastalığın nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Bu nedenle hastalığın
orta ve büyük atardamarlarda yaptığı lezyonlarla tanımlanması eğilimi
güç kazanmaktadır. Arteriyoskleroz en çok orta ve büyük atardamarlarda
görülür.

Olağan durumunda esnek olan atar-damar duvarları, damardan geçen kan
miktarına göre genişler ya da daralır. Atardamarlar bu özellikleriyle
dolaşımdaki kan miktarını düzenlerler. Arteriyosklerozda, atardamar
duvarındaki esnek yapılar çok sert olan bağdokusu tarafından kaplanır ve
esneklik yok olur. Damar duvarının sertleşmesini, duvardan damar içine
doğru büyüyen oluşumlar ya da aterom plakları izler. Ozellilde aterom
plaklarının gelişimi sonucunda damar boşluğunun çapı daralır ve geçen
kan miktarı azalır. Aterom plakları üzerinde kan pıhtılarının daha kolay
oluşması, daralmayı artırarak damarın tıkanmasına neden olur.

Hastalığın Nedenleri

Arteriyosklerozun oluşum süreci ile ilgili birçok varsayım ileri
sürülmüştür. Klinik ve deneysel yerlerle desteklenen ancak henüz
geçerlilikleri kamtlanmamış iki varsayım önemlidir. İlk varsayım,
arteriyosklerozun oluşumundan yağları sorumlu tutar. Atardamar duvarı
içten dışa doğru iç, orta ve dış olmak üzere üç katmandan oluşur. İç
katman bir kat hücre, yani endotel ile onun altında yer alan elastik
bağdokusundan oluşur. Orta katmanda daha çok kasdokusu egemendir. Dış
katman ise bağdokusu yapısındadır. Yapı olarak bazı açılardan
trigliserit, fosfolipit ve lipoproteine benzeyen yağlar damardaki kanın
basıncıyla atardamar duvarının iç katmanlanna doğru itilir. Bu yağlar
olağan koşullarda atardamar duvarını aşarak lenf dolaşımına katılırlar.
Ama kan dolaşımmdaki yağların çok fazla, yağ moleküllerinin büyük olması
ve atardamar duvarının esnekliğini yitirmesi durumunda yağlar atardamar
duvarının iç ve orta katmanlarında sıkışıp kalırlar. Atar-damar
duvarındaki enzimler yağ moleküllerini parçala***** arteriyoskleroz
oluşumundan daha az önem taşıyan kolesterol, yağ asitleri ve başka
maddelerin açığa çıkmasını sağlar. Serbest kalan bu maddeler atardamar
duvarını tahriş eder. Damar duvarı bu uyarıya iltihabi bir tepki ile
yanıt verir. İltihap sonucu gelişen sert bağdokusu damar duvarını
sertleştirir. Bu süreç sırasında yıkıma uğrayan atardamar duvarında,
kolayca parçalanabilen yeni kılcal damar-lar belirir. Bu da,
iltihaplanmanın daha da artmasına yol açar.

Yağların sürekli olarak birikmesi ve atardamar duvarının belirli
noktalarda kalınlaşması, damar duvarının içeriye doğru katlanarak aterom
plaklarının oluşmasına neden olur. Aterom plakları parçalanabilir,
ülserleşebilir ya da içeriğinin bir kısmını damara bırakabilir (ateromun
ezilerek pelteleşmesi). Özellikle ülserleşme durumunda, dolaşımdaki
trombositlerin plak üzerinde birikmesiyle pıhtılaşma süreci başlar. Bu,
daha ileride pıhtı oluşumuna ve damar tıkanmasına yol açacaktır.
Pıhtıdan kopan parçalar kan dolaşımıyla taşınarak daha küçük çaptaki
atardamarları tıkarlar ve ciddi sonuçlara neden olabilirler.

İkinci varsayıma göre, buraya kadar sözü edilen olayları başlatan süreç
farklıdır. Arteriyoskleroz oluşumunda bozukluğu başlatan etmen,
atardamar duyanmn iç katmanmdaki bir lezyona bağlı pıhtılaşmadır. Başka
bir deyişle, iç katmandaki küçük bir lezyon burada trombositlerin
birikmesine ve hastalık zincirini başlatan olağandışı pıhtılaşmaya neden
olur. Bu durumda yağların damar duvarına girerek yerleşmesi nicel
açıdan önemli görülse de, ikincil bir etkendir.

Hastalığın Belirtileri

Arteriyosklerozun özgün belirtileri olmadığı vurgulanmıştı. Belirtiler
ancak damar lezyonlan belirginleştikten sonra ortaya çıkar.
Arteriyoskleroz lezyonlan olan hastalann yalnız yüzde 5- l0'unda klinik
belirtiler gözlenir. Hastalığa bu nedenle "aysberg hastalığı" da denir.
Daha çok büyük damarlann iki dala aynldığı noktalarda yerleşir.

Japonlar'da, Yemenliler'de ve Jamaikalılar'da arteriyoskleroz kalbe
oranla beyinde daha çok görülmektedir. Arteriyoskleroz belirti
verdiğinde, belirtiler lezyonun yeri ile ilişkilidir. Bunun nedeni
dokulara yeterli oksijen iletilememesi ve söz konusu bölgedeki kan
dolaşımının engellenmesidir.

Yerleşimin beyinde olduğu durumlarda görme ve konuşma
bozukluklan,ilerleyici bellek yitimi, anlık bilinç yitimleri, yer ve
zaman kavramlannın bozulması, kol ya da bacaklarda kas gücünün ani ve
geçici olarak zayıflaması ve son olarak da beyin trombozu gelişir.

Hastalık kalbi tutarsa kalp kasının kasılma gücü, gelen oksijenin
yetersizliği nedeniyle zayıflar. Kalpte ek atımlar (ekstrasistol), kalp
atışlarının nöbet halinde hızlanması (paroksismal taşikardi) ve
kulakçığın hızlı kasılması (flater) gibi ritim bozuklukları görülür.
Koroner damar lezyonlanna, spazma yol açan refleksler de eklenirse
anjinaya benzer göğüs ağrıları belirir. Son aşamada ise miyokart
enfarktüsü gelişir.

Arteriyoskleroz bacak damarlarını tutarsa yürüme sırasında kramp
ağrıları, deride kalınlaşma ve rengin koyulaşması, bacaklarda ısı
düşmesi ve zamanla kangren gelişir.

Son olarak, böbrek atardamarlarmnın tutulduğu olgularda kan basıncı
yükselmesi ve böbrek işlevlerinde hafif bozukluklar görülür. Böbreğin
küçük damarlannın da tutulması ile durum daha tehlikeli olabilir.

Yaş ve cinsiyetin etkisi

Arteriyoskleroz erişkin erkeklerde daha yaygındır. Orta yaş düzeyinde,
erkeklerde kadınlardan daha sık görüldüğü uzun süredir bilinmektedir.
Menopoz sonrasmda iki cins arasmdaki fark ortadan kalkar. Kadınlarda,
östrojenin ve öteki eşey hormonlarının arteriyoskleroza karşı koruyucu
rolü olduğu düşünülmektedir.

Arteriyosklerozun orta yaşlı erişkinlerde daha yaygın olması gençlerde
görülmeyeceği anl***** gelmez. Kore Savaşı'nda ölen askerlerde yapılan
otopsi incelemelerinin sonuçlanna göre, arteriyoskleroz lezyonlan bu yaş
grubunda da oldukça yaygmdır.

Bazı kişilerde arteriyosklerozun doğumdan hemen sonra gelişmeye
başladığı yolunda görüşler vardır. ABD'de 35 yaşında arteriyoskleroz
kaynaklı hastalıklardan ölenlerde yapılan araştırmalarda, hiçbir belirti
vermediği anlaşılan koroner lezyonlanna rastlanmıştır.

Kolesterol ile ilişkisi

Kolesterolün arteriyoskleroz oluşumundaki etkisi önemli bir tartışma
konusudur. Birkaç yıl önce neredeyse kolesterol ile arteriyoskleroz
özdeşleştinlmişti. Daha sonra önemini belki de gereğinden çok yitiren
kolesterol, günümüzde yeniden ele alınarak ğerçek boyutlarda
değerlendirilmeye çalışılıyor. Bu konuda birçok deneysel veri vardır.
Deney hayvanlanna yağ bakımından zengin bir beslenme rejimi uygulanınca,
kan kolesterol düzeyi yükselir. Bu da, arteriyoskleroz lezyonlanna yol
açar. Gerçekten de, arteriyoskleroz görülmeyen toplumlarda yağsız
beslenme alışkanlıkları yaygındır. Bol yağlı besinler tüketen
toplumlarda ise bu hastalık oldukça sık görülür. Amerika'ya yerleşmiş
Yahudi ve Japonlar'da arteriyoskleroz sıklığı Amerikalılar'la
eşdeğerdedir. Bundan da anlaşılacağı gibi, hastalıkta ırk etkeninden çok
yaşam ve beslenme alışkanlıldarının önemi vardır.

Şeker hastalığı, böbrek hastalığı ve ksantomatoz (nadir doğumsal bir
hastalık) gibi kanda yağ düzeyinin yüksek olduğu hastalıklara
yakalananlarda arteriyoskleroz yaygındır. Ote yandan miyebm gibi kanm
yağ düzeyinin düşük olduğu hastalıklarda arteriyosklerozun görülme oranı
düşer. Ozetle, beslemne denetiminin arteriyosklerozdan korunma-da en
iyi yöntem olduğu söylenebilir.

Hipertansiyon ile ilişkisi

Yüksek tansiyon (kan basıncı yüksekliği) kuşkusuz arteriyosklerozu
ilerleten bir etkendir. Daha önce de belirtildiği gibi Japon ve
Yemenliler'de arteriyoskleroz az görülür. Ama bu kişilerin yüksek
tansiyonu varsa arteriyoskleroz görülme sıklığı önemli ölçüde
artmaktadır.

Yüksek tansiyon atardamar duvannda daha çok kolesterol birikmesine neden
olur. Daha önce değinildiği gibi kolesterolün zedeleyici etkisi ile
ortaya çıkan iltihabi tepki olası bir arteriyoskleroz nedenidir. Süreç
burada tamamlanmaz. Atardamar duvarında da kolesterol üretimi olması
aşın kolesterol birikimine yol açar. Böylece, yüksek tansiyonun yalnız
arteriyosklerozu artırmadığı, aynı zamanda arteriyosklerozun gelişimine
neden olduğu söylenebilir.

Araştırma sonuçlanna göre, atardamar duvanndaki kolesterol miktan,
besinlerle alınan ya da kanda bulunan kolesterol miktarından çok, yüksek
tansi
yonla ilgilidir. Gerçekten de yüksek tansiyonla arteriyosklerozun
birlikte görülmesi, damar hastalıklan tehlikesini çok yükseltir. Aynca
arteriyosklerozun büyük damarlann esneldiğini azaltarak, kan basıncını
yükselttiği de hatırlanmalıdır.

Şişmanlık ve şeker hastalığında yağlarla ilgili bozukluklar önem kazanır
ve atardamarlan etkiler. Atardamar duvannda yağlar daha kolay birikir
ve arteriyoskleroza giden yol açılmış olur. Arteriyoskleroz oluşumunda
önemli rol oynayan öteki etkenler sigara alışkanlığı ve hareketsiz
yaşamdır.

Hastalığın Tedavisi

Arteriyosklerozun nedenleri bilinmediğinden, bu hastalığa özgü tedavi
yöntemleri uygulamak olanaksızdır. Hastalann belli bir beslenme programı
izlemeleri gene de önemlidir.

Arteriyoskleroz oluşumunu açıklayan kuramlar arasmda en geçerli olanı
hastalıkla yağlar arasında ilişki kuran yaklaşımdır. Bu yaklaşımı
destekleyen birçok veri vardır: Aşın yağlı besinler verilen deney
hayvanlannda mutlaka arteriyoskleroz gelişmektedir. Değişik çevrelerde
yaşayan aynı ırktan bireyler, beslenme alışkanlıklarında yağ bakimmdan
zengin besinler çoğunluktaysa genellikle arteriyoskleroza yakalanırlar.
Şeker hastalığı ve hipotiroidizm (tiroit salgısı yetersizliği) gibi
kanda yağ düzeyini yükselten hastalıklar arteriyosklerozu hazırlayıcı
etki yapar. Incelenen bütün koşullar, yağlarm arteriyoskleroz oluşumunda
önemli bir etkisi olduğunu gösterir. Ama bu etkinin bütün boyutlan gene
de açıklıkla bilinmemektedir.İlk iki veriden çıkarılabilecek sonuç,
besinlerle alman yağların arteriyoskleroz oluşumunda belirleyici
olduğudur. Araştırmacılar bu konuda dikkatlerini iki yağ bileşiğinde
yoğunlaştınr: Yağ asitleri ve kolesterol.Arteriyoskleroz tedavisine,
hastalık klinik belirtiler vermeden önce başlamak gerekir. Tedavide
beslenme alışkanlıklan yeniden düzenlenir; pıhtılaşma önleyici ve pıhtı
çözücü (fibrinolitik) ilaçlar, aynca lipoprotein miktannı azaltarak
kolesterol sentezini ve taşınmasmı önleyen ilaçlar kullanılır.

Arteriyosklerozda cerrahi tedavi de uygulanabilir. Koroner damar ya da
büyük atardamarlann arteriyoskleroz sonucunda tıkandığı olgularda
cerrahi girişime başvurulabilir. Günümüzde koroner baypas ameliyatı ya
da tıkanan damarın vücuttan alman bir başka damar parçasıyla
değiştirilmesi gibi uygulamalar yapılmaktadır.

Atardamar duvarının sertleşerek esnekliğini yitirmesiyle oluşan ve daha
çok erkeklerde görülen bir hastalıktır. Bu konuda yapılan sayısız
araştırmaya karşın, hastalığın temel nedeni henüz bilinmemektedir.
Arteriyosklerozun sözcük anlamı atardamar sertleşmesidir. Ateroskleroz
ise atardamar duvarında belli bir alanın ezilerek esnekliğini yitirmesi
ve sertleşmesidir. Arteriyoskleroz bütün kalp enfarktüsü, beyin trombozu
ve beyin kanaması olgularının başlıca nedenidir. Ayrıca bacak
kangrenlerinin büyük bir bölümü de arteriyoskleroz kaynaklıdır.
Arteriyoskleroz, klinik tablo olarak ortaya çıktığı bu gibi durumlar
dışında, genellikle özgün belirti vermeyen bir hastalıktır. Birçok
varsayım ileri sürülmesine karşın hastalığın nedenleri tam olarak
bilinmemektedir. Bu nedenle hastalığın orta ve büyük atardamarlarda
yaptığı lezyonlarla tanımlanması eğilimi güç kazanmaktadır.
Arteriyoskleroz en çok orta ve büyük atardamarlarda görülür.

Olağan durumunda esnek olan atardamar duvarları, damardan geçen kan
miktarına göre genişler ya da daralır. Atardamarlar bu özellikleriyle
dolaşımdaki kan miktarını düzenlerler. Arteriyosklerozda, atardamar
duvarındaki esnek yapılar çok sert olan bağdokusu tarafından kaplanır ve
esneklik yok olur. Damar duvarının sertleşmesini, duvardan damar içine
doğru büyüyen oluşumlar ya da aterom plakları izler. Özellikle aterom
plaklarının gelişimi sonucunda damar boşluğunun çapı daralır ve geçen
kan miktarı azalır. Aterom plakları üzerinde kan pıhtılarının daha kolay
oluşması, daralmayı artırarak damarın tıkanmasına neden olur.

Arteriyosklerozun oluşum süreci ile ilgili birçok varsayım ileri
sürülmüştür. Klinik ve deneysel verilerle desteklenen ancak henüz
geçerlilikleri kanıtlanmamış iki varsayım önemlidir. İlk varsayım,
arteriyosklerozun oluşumundan yağlan sorumlu tutar. Atardamar duvan
içten dışa doğru iç, orta ve dış olmak üzere üç katmandan oluşur. İç
katman bir kat hücre, yani endotel ile onun altında yer alan elastik
bağdokusundan oluşur. Orta katmanda daha çok kasdokusu egemendir. Dış
katman ise bağdokusu yapısındadır. Yapı olarak bazı açılardan
trigliserit, fosfolipit ve lipoproteine benzeyen yağlar damardaki kanın
basıncıyla atardamar duvarının iç katmanlarına doğru itilir. Bu yağlar
olağan koşullarda atardamar duvarını aşarak lenf dolaşımına katılırlar.
Ama kan dolaşımındaki yağların çok fazla, yağ moleküllerinin büyük
olması ve atardamar duvarının esnekliğini yitirmesi durumunda yağlar
atardamar duvarının iç ve orta katmanlarında sıkışıp kalırlar. Atardamar
duvarındaki enzimler yağ moleküllerini parçala***** arteriyoskleroz
oluşumundan daha az önem taşıyan kolesterol, yağ asitleri ve başka
maddelerin açığa çıkmasını sağlar. Serbest kalan bu maddeler atardamar
duvannı tahriş eder. Damar duvan bu uyarıya iltihabi bir tepki ile yanıt
verir, iltihap sonucu gelişen sert bağdokusu damar duvarım
sertleştirir. Bu süreç sırasında yıkıma uğrayan atardamar duvarında,
kolayca parçalanabilen yeni kılcal damarlar belirir. Bu da,
iltihaplanmanın daha da artmasına yol açar.

Yağların sürekli olarak birikmesi ve atardamar duvarının belirli
noktalarda kalınlaşması, damar duvarının içeriye doğru katlanarak aterom
plaklarının oluşmasına neden olur. Aterom plakları parçalanabilir,
ülserleşebilir ya da içeriğinin bir kısmını damara bırakabilir (ateromun
ezilerek pelteleşmesi). Özellikle ülserleşme durumunda, dolaşımdaki
trombositlerin plak üzerinde birikmesiyle pıhtılaşma süreci başlar. Bu,
daha ileride pıhtı oluşumuna ve damar tıkanmasına yol açacaktır.
Pıhtıdan kopan parçalar kan dolaşımıyla taşınarak daha küçük çaptaki
atardamarları tıkarlar ve ciddi sonuçlara neden olabilirler.

İkinci varsayıma göre, buraya kadar sözü edilen olayları başlatan süreç
farklıdır. Arteriyoskleroz oluşumunda bozukluğu başlatan etmen,
atardamar duvarının iç katmanındaki bir lezyona bağlı pıhtılaşmadır.
Başka bir deyişle, iç katmandaki küçük bir lezyon burada trombositlerin
birikmesine ve hastalık zincirini başlatan olağandışı pıhtılaşmaya neden
olur. Bu durumda yağların damar duvarına girerek yerleşmesi nicel
açıdan önemli görülse de, ikincil bir etkendir.

Belirtiler ancak damar lezyonlan belirginleştikten sonra ortaya çıkar.
Arteriyoskleroz lezyonlan olan hastaların yalnız yüzde 5-10 unda klinik
belirtiler gözlenir. Hastalığa bu nedenle "aysberg hastalığı" da denir.
Daha çok büyük damarlann iki dala ayrıldığı noktalarda yerleşir.

Arteriyoskleroz belirti verdiğinde, belirtiler lezyonun yeri ile
ilişkilidir. Bunun nedeni dokulara yeterli oksijen iletilememesi ve söz
konusu bölgedeki kan dolaşımının engellenmesidir.

Yerleşimin beyinde olduğu durumlarda görme ve konuşma bozukluktan,
ilerleyici bellek yitimi, anlık bilinç yitimleri, yer ve zaman
kavramlarının bozulması, kol ya da bacaklarda kas gücünün ani ve geçici
olarak zayıflaması ve son olarak da beyin trombozu gelişir.

Hastalık kalbi tutarsa kalp kasının kasılma gücü, gelen oksijenin
yetersizliği nedeniyle zayıflar. Kalpte ekatımlar (ekstrasistol), kalp
atışlarının nöbet halinde hızlanması (paroksismal taşikardi) ve
kulakçığın hızlı kasılması (flater) gibi ritim bozuklukları görülür.
Koroner damar lezyonlanna, spazma yol açan refleksler de eklenirse
anjinaya benzer göğüs ağnlan belirir. Son aşamada ise miyokart
enfarktüsü gelişir.

Arteriyoskleroz bacak damarlarını tutarsa yürüme sırasında kramp ağnlan,
deride kalınlaşma ve rengin koyulaşması, bacaklarda ısı düşmesi ve
zamanla kangren gelişir.

Son olarak, böbrek atardamarlarının tutulduğu olgularda kan basıncı
yükselmesi ve böbrek işlevlerinde hafif bozukluklar görülür. Böbreğin
küçük damarlarının da tutulması ile durum daha tehlikeli olabilir.

ABD de on binlerce kişi üzerinde yapılan epidemiyolojik araştırmalar,
arteriyoskleroz kaynaklı hastalıkların (özellikle kalp krizi) kan
kolesterol düzeyi ve kan basıncı yüksek, şişman, sigara kullanan ve
bedensel etkinlikleri az erişkin erkeklerde daha çok görüldüğünü ortaya
koymuştur.

Arteriyoskleroz erişkin erkeklerde daha yaygındır. Orta yaş düzeyinde,
erkeklerde kadınlardan daha sık görüldüğü uzun süredir bilinmektedir.
Menopoz sonrasında iki cins arasındaki fark ortadan kalkar. Kadınlarda,
östrojcnin ve Öteki eşey hormonlarının arteriyoskleroza karşı koruyucu
rolü olduğu düşünülmektedir.

Bazı kişilerde arteriyosklerozun doğumdan hemen sonra gelişmeye
başladığı yolunda görüşler vardır. ABD de 35 yaşında arteriyoskleroz
kaynaklı hastalıklardan ölenlerde yapılan araştırmalarda, hiçbir belirti
vermediği anlaşılan koroner lezyonlarma rastlanmıştır.

Arteriyoskleroz görülmeyen toplumlarda yağsız beslenme alışkanlıkları
yaygındır. Bol yağlı besinler tüketen toplumlarda ise bu hastalık
oldukça sık görülür. Amerika ya yerleşmiş Yahudi ve Japonlar da
arteriyoskleroz sıklığı Amerikalılarla eşdeğerdedir. Bundan da
anlaşılacağı gibi, hastalıkta ırk etkeninden çok yaşam ve beslenme
alışkanlıklarının önemi vardır.

Şeker hastalığı, böbrek hastalığı ve ksantomatoz (nadir doğumsal bir
hastalık) gibi kanda yağ düzeyinin yüksek olduğu hastalıklara
yakalananlarda arteriyoskleroz yaygındır. Öte yandan miyelom gibi kanın
yağ düzeyinin düşük olduğu hastalıklarda arteriyosklerozun görülme oranı
düşer. Özetle, beslenme denetiminin arteri yosklerozdan korunmada en
iyi yöntem olduğu söylenebilir.

Yüksek tansiyon (kan basıncı yüksekliği) kuşkusuz arteriyosklerozu ilerleten bir etkendir.
Yüksek tansiyon atardamar duvarında daha çok kolesterol birikmesine
neden olur. Daha önce değinildiği gibi kolesterolün zedeleyici etkisi
ile ortaya çıkan iltihabi tepki olası bir arteriyoskleroz nedenidir.
Süreç burada tamamlanmaz. Atardamar duvarında da kolesterol üretimi
olması aşırı kolesterol birikimine yol açar. Böylece, yüksek tansiyonun
yalnız arteriyosklerozu artırmadığı, aynı zamanda arteriyosklerozun
gelişimine neden olduğu söylenebilir.

Araştırma sonuçlarına göre, atardamar duvarındaki kolesterol miktarı,
besinlerle alınan ya da kanda bulunan kolesterol miktarından çok, yüksek
tansiyonla ilgilidir. Gerçekten de yüksek tansiyonla arteriyosklerozun
birlikte görülmesi, damar hastalıkları tehlikesini çok yükseltir. Ayrıca
arteriyosklerozun büyük damarların esnekliğini azaltarak, kan basıncını
yükselttiği de hatırlanmalıdır.

Şişmanlık ve şeker hastalığında yağlarla ilgili bozukluklar önem kazanır
ve atardamarları etkiler. Atardamar duvannda yağlar daha kolay birikir
ve arteriyoskleroza giden yol açılmış olur. Arteriyoskleroz oluşumunda
önemli rol oynayan öteki etkenler sigara alışkanlığı ve hareketsiz
yaşamdır.

Arteriyoloskleroz yerleşme yeri açısından arteriyosklerozdan ayrılır.
İkincisi büyük ve orta boy atardamarları tutarken birincisi adından da
anlaşılacağı gibi (arteriyol=küçük atardamar), daha küçük atardamarlarda
görülür. Yaptıkları yıkımın sonuçları da değişiktir. Arteriyosklerozun
en önemli sonucu kalbin yükünü büyük ölçüde artıran kan basıncı
yükselmesidir. Yüksek tansiyon ilaçlarla denetlenemezse kalbin kasılma
gücü giderek azalır.

Yaşlılık arteriyosklerozu en iyi gidişli arteriyoskleroz türüdür.
Vücudun yaşlanmasıyla birlikte yavaş yavaş gelişir. Fizyolojik bir
olaydır; başlıca nedeni atardamarların da yaşlanarak sertleşmesidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Damar Sertliği (Arterioskleroz)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kılcal damar tedavisi
» Beyin krizi : Beyin damar tıkanıklığı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paylaşım Türkiye :: Sağlık Bilgisi :: Erkek Sağlığı-
Buraya geçin: