Paylaşım Türkiye
Çene ekleminde ağrı 212
Paylaşım Türkiye
Çene ekleminde ağrı 212
Paylaşım Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


paylaşım forumu, site ekle, site tanıt, dizin
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlSite ekleGiriş yap

 

 Çene ekleminde ağrı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
haso
Yetkingrafiker
haso


BANLANDI
Mesaj Sayısı : 2099
Kayıt tarihi : 02/08/10

Kişi sayfası
Altın Altın: 0
Para Para: 0

Çene ekleminde ağrı Empty
MesajKonu: Çene ekleminde ağrı   Çene ekleminde ağrı EmptySalı 10 Ağus. - 21:44

Çok ilginizi çekmemiş ve farketmemiş olsanız da çene ekleminiz günde
yüzlerce kez kullandığınız bir ekleminizdir. Her iki tarafta alt çene
ile kafatasının, kulağın hemen önünde birleştiği yerdedir. Her çiğneme
hareketi yaptığınızda onu kullanıyorsunuz. Hatta her konuştuğunuzda ve
yutkunduğunuzda (üç dakikada bir kere) onu hareket ettiriyorsunuz.
Böylece en sık kullanılan eklemlerden birisidir.

Elinizi kulak kepçenizin önündeki üçgen şeklinde yapının üzerine koyarak
bu eklemi bulabilirsiniz. Parmağınızı birazcık ön tarafa doğru kaydırıp
bastırınız ve ağzınızı açıp kapatınız. Hareketini hissettiğiniz eklem
çene ekleminizdir. Ayrıca serçe parmağınızı tırnağınız arka tarafa
gelecek şekilde kulağınızın içerisine sokup ağzınızı açıp kapattığınızda
da bu ekleminizi hissedebilirsiniz.


Bu işlem çene ekleminde bozukluk olanlarda önemli ölçüde rahatsızlık
yaratır aynı şekilde hekimler de teşhis için aynı yöntemi kullanırlar.


Çene Eklemi Nasıl Çalışır?


Bir şeyi kuvvetlice ısırdığınızda sadece dişlerinize değil aynı zamanda
çene ekleminize de kuvvet uygularsınız. Fizik terimleri ile çene
"kaldıraç" ve çene eklemi "dayanma noktası"na benzer. Gerçekte çene
ekleminde birim alana uygulanan basınç çeneye uygulanan birim basınçtan
çok daha fazladır. Bu tür kuvvet ve basınçların üzerinden gelebilmesi
için çene eklemi kayar şekilde hareket eden bir eklem tipidir.


Bundan dolayı çene eklemine uygulanan basınç daha geniş bir alan üzerine
yayılır böylece eklemdeki hasar ve yırtıklar daha çabuk iyileşebilir.


Eklemler hareketin hassas olmasını sağlamak amacıyla lastiksi ve kaygan bir yapı olan kıkırdak ile döşelidir.


Çene Eklemi Nasıl Bozulur?


Alışkanlık olarak çenenizi sıkıyor, gıcırdatıyor ve kaydırıyorsanız
eklem içerisindeki kıkırdağı zedelersiniz. Birçok insan uyurken
dişlerini gıcırdatır ve oda arkadaşları bunu söyleyene kadar farkında
olmayabilir. Aynı şekilde günün uzun bir zamanını sakız çiğneyerek
geçiriyorsanız çene ekleminize, yemekler arasında kendine gelme
fırsatını tanımıyorsunuz demektir. Yemeğinizi hep aynı çene tarafında
çiğniyorsanız bu taraf eklem üzerinde normalden fazla basınç yaratarak
ekleminizi yıpratıyorsunuz demektir. Bu en sık bir tarafta diş
probleminiz varsa veya bir diş tedavisi görüyorsanız gerçekleşir.


Birbiri ile tam oturmayan dişler, suçludur. Buna "uygunsuz ısırık"
denir. Çenenin bir tarafındaki dişlerin diğer taraftan daha önce
kapandığında çene ekleminizde, basınç farkından dolayı nasıl fazla bir
yıpranma olduğunu tahmin edersiniz.


Yukarıda anlatılan bozuklukların her birinde, eklemde, belli bir noktada
hasar oluşur. Bu hasar sinir ucuna kadar ulaşırsa ağrı duyulur.
Travmatik tip bir eklem bozukluğudur bu. Bu bozukluk "ağrılı" veya
"yanlış görev" yapan eklem anlamındadır.


Çene Eklem Rahatsızlığını Nasıl Hissedersiniz?


Her yutkunuşta, esnemede, çiğnemede, konuşmada ortaya çıkan batıcı ve
şiddetli bir ağrı olabileceği gibi, sürekli ve donuk bir ağrı da
olabilir. Ağrı, eklemin yer aldığı, hemen çene önündeki bölgede
olabileceği gibi birçok yere de yansıyabilir. Ağrı, ekleme yapışan
kaslarda spazm oluşturarak yüze, başa, kulağa ve çeneye yansıyabilir.
Bazı kişiler migren, sinüs ve boyun ağrılarının sebebini çene eklemine
bağlarlar fakat günümüz bilgisi içinde bu durumu açıklamak kolay
değildir.


Ağrının en sık odaklandığı yer kulaktır. Birçok kimse kulak doktoruna
"kulağında ağrı olduğu" ve "iltihap kaptığı" endişesi ile başvurur.
Kulak ağrısı ile birlikte işitme kaybı ve kulak zarında bir bozukluk
yoksa kulak hekimi ağrının kaynağı olarak "çene eklemi"nden kuşkulanır.


Ağrının yanında eklemin yolaçtığı bazı şikayetler de vardır. Ağız iyice
açıldığında bazı kimselerde "çıt" diye bir kayma veya açılma sesi
duyulur. Ağız açık şekilde kilitli kalabilir veya ileri dönemlerinde
ağızın açılmasını iyice kısıtlanabilir. Birçok kimse kulaklarında
çınlama hisseder, bu çenenizi çok sıktığınızda hissettiğiniz çınlama
gibidir.


Çene Eklemi Bozukluğu İçin Ne Yapılabilir?


Şayet hafif bir eklem bozukluğunuz varsa ve erken teşhis edilmişse şu önerilerden fayda görürsünüz:


1-Çenenizin sağ ve sol tarafını çiğnemede eşit kullanınız.


2-Bilinçli olarak yapıyorsanız dişinizi gıcırdatmayı ve sıkmayı bırakınız.


3-Sakız çiğnemeyiniz.


4-Sert, zor çiğnenen yiyeceklerden kaçınınız.


5-Günde en az iki kere yarım saat çene ekleminiz üzerine sıcak uygulayınız.


6-Hekiminizin önerdiği bir ödem çüzücü veya mideniz rahatsız değilse aspirin kullanınız.


İlk dört madde çene ekleminiz üzerindeki yırtık ve zedelenmeyi azaltmak
içindir. Beş ve altıncı maddeler iyileşme işlemini hızlandırmak içindir.
Aspirin ve diğer ödem çözücü ilaçlar şişliğin azalmasında çok
etkindirler zaten bu yüzden romatizmalı kimseler tarafından çok
kullanılırlar. Çene eklemi üzerinde de çok etkindirler.


Dişlerinizin ve ısırmanızdaki uygunluğunuzun kontrolü yardımcı olabilir.


Çok şiddetli ağrının varlığında bir çene cerrahı veya diş hekiminin
konsültasyonuna ihtiyaç duyulabilir. Diş hekiminiz size uygun bir ağız
açıcı ve kas spazmını önleyici protez yapabilir.


Tükürük Bezleri


Ne Normal, Ne Anormaldir?


Tükürük Bezleri Nerelerde Bulunur?


Bezler ağız ve boğaz çevresinde yerleşmişlerdir. Başlıca tükürük bezleri
parotis (kulak önünde), submandibüler (çene altında) ve sublingual (dil
altında) bezlerdir.


Hepsi de ağız içerisine tükürük salgılarlar. Parotis bezi üst azı
dişlerin yanından, submandibüler bez dilin altında ön taraftan ve
sublingual bez ağız tabanında birçok ufak noktadan tükürük salgılar.


Bu bezlerle birlikte, dudaklar, yanakların iç kısmı ve ağız ile boğazın
bütün yüzeylerinde yüzlerce ufak tükürük bezi bulunur. Tükürük bezleri,
ağızınızı ıslak tutan, sindirimi başlatan ve dişleri çürükten koruyan
tükürüğü salgılarlar.


Anormal Bezlere Ne Yol Açar?


Klinik olarak rahatsızlık oluşturan tükürük bezi anormallikleri şu şekilde gruplandırılabilir:


1-Tıkanıklık


Tıkanıklık, çoğunlukla taş oluşmasına bağlı olarak parotis ve
submandibüler bezlerde görülür. Şikayetler tipik olarak yemek yerken
görülür. Yemek yerken tükürük oluşması hızlanır fakat tıkanıklıktan
dolayı akamaz ve bazen iltihabın da eşlik ettiği şiddetli ağrı ve
şişliğe yol açar.


2-Şişlik, Ödem


Şayet taşlar tam olarak tıkanıklık meydana getirmemişlerse yemek yerken
bezler şişer ve bir süre sonra yavaş yavaş inerler, ta ki bir sonraki
yemeğe kadar. Biriken tükürük içerisinde mikroplar daha kolay ürerler ve
daha şiddetli ağrı ve şişlik oluştururlar. Şayet yeterli sürede tedavi
edilmezlerse apse oluşturabilirler.


Bazı kişilerde tükürük bezlerinin ana kanalları anormal olabilir. Bu
kanallar darlıklar yaratarak tükürük akımını azaltarak iltihap ve
tıkanıklık şikayetlerinin oluşmasına yol açabilirler.


3-İltihap


En sık görülen tükürük bezi iltihabı parotis bezini etkileyen
"kabakulak"tır. En sık çocuklarda görülmesine rağmen yetişkinlerde de
görülebilir. Mamafih bir yetişkinde parotis bezi bölgesinde bir şişlik
olursa bunun tıkanıklıktan veya tümörden olma şansı daha fazladır.


Kanal darlığından ve tükürük akımının azalmasından kaynaklanan iltihaptan daha önce bahsedilmişti.


Komşu lenf bezlerinin iltihabından dolayı tükürük bezlerinde de ikincil
iltihap olabilir. Bu lenf bezleri boğazın üst kısmında boğaz ağrısı
sonrası görülen hassas lenf bezleridir. Bu lenf bezlerinin bir kısmı
gerçekte parotis bezinin üzerinde, içerisinde ve altında veya
submandibüler bezin yanında bulunurlar. Lenf bezleri iltihaplandığı
zaman kızarıklık ve ağrılı şişlik oluştururlar. Lenf bezleri tümör ve
ödem dolayısı ile de büyürler.


4-Tümörler


Tükürük bezlerinin birincil tümörleri başlangıçta çoğunlukla ağrısız
şişme ile kendilerini gösterirler. Tümörler nadiren birden fazla bezde
bulunurlar ve kulak önü, ağız içi, damak, ağız tabanı, yanaklar ve
dudaklar üzerinde bulunabilirler. Bu şişlikler kulak, burun, boğaz ve
baş-boyun cerrahları tarafından değerlendirilmelidirler.


Büyük tükürük bezlerinin habis tümörleri hızlı büyürler, ağrılı olurlar
ve o taraf yüz hareketlerini engelleyebilirler. Bu şikayetler hemen
araştırılmalıdırlar.


Tükürük bezleri bazı özel hastalıklarda da şişerler. Hastalarda
genellikle göz ve ağız kuruluğu görülür. Buna eklem romatizması eşlik
edebilir. Şeker hastalığı özellikle parotis bezinde şişliğe yol
açabilir. Genellikle iki taraflı parotis bezi şişliği alkoliklerde de
görülür.


Doktorunuz Nasıl Teşhis Koyar?


Tükürük bezleri hastalıklarının teşhisi dikkatli bir hikaye, fizik
muayene ve laboratuar testleri ile konur. Büyük tükürük bezlerinde bir
taş tıkanıklığından şüphe edilirse bezin açıldığı ağız uyuşturularak
kanalı genişletilip taşın çıkıp çıkmadığına bakmak gerekebilir. Bu tür
bir işlemden önce röntgen filmi ile kireçlenmiş taşın nerede olduğu
tespit edilebilir.


Şayet tükürük bezinde bir kitle tespit edilmişse, bilgisayarlı tomografi
ile buranın röntgeninin çekilmesi yararlı olur. Bu tomografi ile
kitlenin gerçekten tükürük bezinden mi yoksa komşu bir lenf bezinden mi
kaynaklandığı bulunur.


Birçok vak'ada muayene odasında yapılabilen ince iğne aspirasyon
biyopsisi yardımcı olur. Bu testin doğruluğu % 80 ile 90 arasındadır.
Kitleden cilt kesisi ile bir parça alarak incelenmesi, muayene odasında
tavsiye edilmez. Parotis bezi ile birlikte seyreden yüz sinirinin hasar
görme ihtimalindan dolayı açık biyopsi operasyon odasında yapılmalıdır.


Tükürük Bezi Hastalıklarının Tedavisi


Başlıca iki bölüme ayrılır: İlaçla ve operasyonla. Tedavi şeklinin
seçimi problemin ne olduğuna bağlıdır. Şayet problem bütün vücut ile
ilgili bir hastalıktan kaynaklanıyorsa bunu tedavi etmek lazımdır. Bu
diğer branştaki hekimlerle konsültasyonu gerektirebilir. Şayet hastalık
tıkanıklık ve iltihap ile ilgili ise antibiyotikler kullanılır. Bazen
kanallara müdahale gerekir.


Şayet tükürük bezinin içerisinde bir kitle oluşmuşsa bunun çıkartılması
gerekebilir. Parotis bezi içerisindeki kitlelerin çoğu selimdir.
Operasyon gerekince bu bezin içerisinden geçen yüz sinirine çok dikkat
edilmesi gerekir. Parotis bezi içerisinde habis tümör varsa, yüz
sinirinin büyük kısmına zarar verilmeden kitle çıkartılabilir. Operasyon
sonrası sıklıkla radyasyon ctedavisi önerilir. Bu tedavi operasyondan
tipik olarak dört ile altı hafta sonra başlanır bu sürede dokuların
iyileşmesi beklenir.


Ağız ve boğazdaki küçük tükürük bezleri için de aynı prensipler
geçerlidir. Selim hastalıklar en iyi tek olarak başına operasyon ile
tedavi edilirler, habis tümörler ise hem operasyon hem de radyasyon
tedavisine ihtiyaç gösterirler. Şayet kitle tükürük bezinin
konşuluğundaki bir lenf bezi kanseri ise o zaman tedavi şekli elbetti ki
değişir. Bu tür bir tedavi yöntemi yine en etkin olarak kulak, burun,
boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından yönetilebilir.


Özet olarak, tükürük bezi hastalıklarının birçok sebebi vardır. Bu
hastalıklar hem ilaçla hem de cerrahi olarak tedavi edilirler. Bu tür
tedaviler bu alanda deneyimli kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı
tarafından gerçekleştirilir.


Antihistaminikler, Dekonjestanlar ve


Soğuk Algınlığı İlaçları


Burun tıkanıklığı, dolgunluğu, sinüs problemleri ve soğuk algınlığı için
kullanılan ilaçlar en sık kullanılan ilaçlardandır. Akıllıca
kullanıldıkları zaman birçok kimseyi hayatları boyunca en az bir kere
rahatsız eden ve birçok kimseye de sürekli sıkıntı veren şikayetlerin
önüne geçebilirler.


Bu gruptaki ilaçlar, alerjinin, üst solunum yolu enfeksiyonlarının
(soğuk algınlığı, sinüzit gibi) ve vazomotor rinitin (ruhsal gerginlik,
tiroid hastalığı, hamilelik ve diğer bazı sebeplerle ortaya çıkan burun
tıkanıklığı gibi) şikayetlerinin düzeltilmesinde kullanılırlar.
Alerjiyi, enfeksiyonu tedavi etmezler, sadece hastaya rahatsızlık veren
durumları ortadan kaldırarak kişilere konfor sağlarlar.


Antihistaminikler


"Histamin", kişinin alerjik olduğu madde ile karşılaştığında veya
iltihap durumlarında ortaya çıkan önemli bir kimyasal ajandır.
Antihistaminikler histaminin etkisini önlerler ve böylece alerjinin
oluşturduğu şikayetlere iyi gelirler. En iyi sonuç için bu ilaçlar
alerji şikayetleri ortaya çıkmadan alınmalıdırlar.


Antihistaminiklerin ortaya çıkardığı en sıkıcı yan etki "uyku hâli"
vermeleridir. Bu durum gece yatmadan önce alındığında iyi olabilse de
gündüz sıkıntı yaratabilir. Hatta bazen zararlı olabilir. Araba veya
tehlikeli olabilecek makina kullananlara bu ilaçlar önerilmez. İlk
dozlar en fazla uyku verirler, sonraki dozlarda biraz bağışıklık
gelişir.


Günümüzde yeni çıkan antihistaminik türleri ile kısmen de olsa bu şikayetlerin önüne geçilebilmektedir.


Dekonjestanlar


Burun ve hava pasajlarında bulunan dokudaki kan damarlarının şişmesi ile
burun, sinüs ve göğüste oluşan tıkanıklığa "konjesyon" denir. Buradaki
dokularda çok geniş kan kapasitesine sahip olan damarlar vardır. Daha
önce bahsedildiği gibi "histamin" buradaki damarları uyararak
genişlemelerine sebep olur.


Dekonjestanlar ise kan damarlarının büzülmesine yol açarak hava pasajlarını yeniden açarlar.


Dekonjestan ilaçların yan etkisi, kişide "sinirlilik hâli"
yaratmalarıdır. Uykuya dalmada zorluk yapabilirler, kan basıncı ile
nabız sayısını yükseltebilirler. Yüksek tansiyonu, kalp ritm (nabız)
bozukluğu ve kalp rahatsızlığı olan kişilerde dekonjestanlar
kullanılmamalıdırlar. Göz tansiyonu olan kişilerde de
kullanılmamalıdırlar. Dekonjestan alan bazı hastalarda idrar yapmada
zorluk olabilir. Hatta, zayıflamak için kullanılan ilaçların içerisinde
dekonjestan maddeler de bulunabilir. Etkileri üst üste eklenmesin diye
diyet ilacı kullananlarda dekonjestanlar veya dekonjestan kullananlarda
diyet ilaçları beraber kullanılmamalıdırlar.


Birlikte Kullanma


Teorik olarak etkileri iyi dengelenirse, antihistaminiklerin verdiği
uyku hâli dekonjestanların verdiği uykusuzluk ile giderilebilir. Bundan
dolayı birlikte üretildikleri ilaçlar piyasada bulunmaktadır.


Bir hasta bir ilaçtan aylar veya yıllar boyunca fayda görebilir fakat
artık etkisi azalmışsa diğer bir ilaca geçerek onun etkisinden
faydalanabilir.


Herkesin bu tür ilaçlara verdiği cevap farklı olabileceği için kişi
kendine iyi gelen dozu ayarlayabilir. Meselâ, antihistaminiği akşam,
dekonjestanı sabah alabilir. Veya her ikisini de alır fakat akşamları
antihistaminiğin dozunu artırabilir, gündüz tersini yapabilir.


İLAÇ İYİ GELDİĞİ

ŞİKAYETLER YAN ETKİLERİ

--------------------------------------------------------------------------------


Antihistaminikler Hapşırma

Burun akıntısı
Burun tıkanıklığı
Göz kaşıntısı
Konjesyon Sersemlik
Ağız ve boğaz kuruluğu

--------------------------------------------------------------------------------


Dekonjestanlar Burun tıkanıklığı

Konjesyon Uyarı
Uykusuzluk
Nabız artışı

--------------------------------------------------------------------------------


Birlikte Hepsi Az veya çok hepsi


Soğuk Algınlığı İlaçları


Dekonjestanlar ve antihistaminikler, "soğuk algınlığı" ilaçlarının
vazgeçilmez içeriğidirler, fakat, kurutucu ajanlar, aspirin (aspirin
türevleri) ve öksürük baskılayıcı maddeler de ilaçlara eklenmiş
olabilir. Kişi, kendi şikayetlerine en uygun gelebilecek içeriği olan
ilacı seçmelidir. Şayet ilacın üzerinde kmyasal maddeler ve neye iyi
geldikleri tam olarak açıklanmamışsa, kişi bunları açıklamasını
eczacıdan istemelidir.


Burun Spreyleri


Burun spreyleri, genel olarak iki gruba ayrılmaktadırlar. "Alerji,
vazomotor rinit veya polip" için son zamanlarda piyasada bulunan ve
hekim kontrolü altında uzun süre rahatlıkla kullanılabilen burun
spreyleri vardır. Bizim burada bahsedeceklerimiz eskiden beri


bilinip kullanılan dekonjestan (burun açıcı) burun spreyleridir.
Burundaki kan damarlarını büzerek ani rahatlama sağlarlar. Fakat ağızdan
alınan dekonjestanların aksine burun damarları üzerinde direkt etki
yaptıkları için çok kuvvetlidirler ve birkaç saat sonra burun damarları
refleks olarak tekrar genişlerler. Buna "rebound etki" denir. Kişi
spreyi tekrar kullanma ihtiyacı hisseder ve bu kısır döngü devam eder
gider.


Yetişkinlerde bu etkinin ortaya çıkması yaklaşık bir hafta alsa da
bebeklerde iki gün içerisinde gelişebilir. Bebeklerde 12 ilâ 24 saat bu
damla kesildiğinde genellikle normale dönüş olur fakat yetişkinler hemen
toparlamayabilirler ve ağızdan alınan dekonjestanlar veya kortizonlu
burun spreyleri ile takviye edilmeleri gerekebilir. Hatta yıllar boyu bu
spreyleri kullanan yetişkinlerde tedavi için burun içerisinden bir
operasyon da yapılabilir. Bundan dolayı spreylerde şuna dikkat edilmesi
lazımdır: "Bu ilacı üç günden uzun kullanmayınız."


Dekonjestan özellikli burun spreyleri acil ve kısa süreli durumlarda tercih edilmelidirler.


(Daha önce de belirtildiği gibi, bahsedilen bu durumlar "alerji,
vazomotor rinit, polip" gibi durumlarda kullanılan burun spreyleri için
geçerli değildirler.)


Araç Tutması


Araç Tutması Nedir? Bazı kimseler, uçakta, arabada, dönme dolaplarda
bulantı hisseder hatta kusarlar. Birçok kişi botta, gemide aynı
rahatsızlığı yaşar.


Araç tutması, çoğunlukla sadece can sıkıcı bir durum olarak ortaya çıkar
ve altında önemli bir hastalık yoktur; bazı yolcular ise kendilerini bu
durumlarda hiçbir şey yapamayacak kadar kötü hissedebilir, hatta bu
hisleri yolculuktan birkaç gün sonraya kadar sürebilir.


Ne Yapabilirsiniz?


1-Seyahat ettiğiniz araçta, vücudunuzun ve iç kulağınızın hissettiği
yönü görmeye çalışınız. Arabada önde oturunuz ve ileriye, yola bakınız;
gemide güverteye çıkarak ufka bakınız; uçakta pencere kenarına oturarak
dışarıya bakınız. Uçakta, hareketin nispeten en az olduğu kanat üzerinde
oturunuz.


2-Araç tutmanız varsa, seyahat ederken okumayınız ve gidiş yönünün tersi yönde oturmayınız.


3-Araç tutması olan yolcuya bakmayınız ve onunla konuşmayınız.


4-Seyahatten hemen önce veya seyahat esnasında, size dokunan, sert
kokulu, baharatlı ve yağlı yiyeceklerden sakınınız. Halk arasında itibar
gören "soda, gazoz, buzlu kola" gibi içeceklerin faydalı olduğu henüz
tıp bilimince ispatlanmamıştır.


5-Hekiminizin size tavsiye ettiği, araç tutması için olan ilaçlardan yolculuğa başlamadan önce alınız.


Unutmayınız: Araç tutması vak'alarının çoğu, hafif ve tedaviye cevap
veren türdendir. Fakat, ağır ve gitgide kötüleşen vak'aların, bu konuda
uzman, kulak, burun, boğaz, denge ve sinir sistemi ile ilgilenen
hekimlerden yardım alması gerekir.


ANESTEZİ


Anestezi (Narkoz), hastaların ağrı duymadan ameliyat olmasını sağlayan
bir bilim dalıdır. Anesteziden korkmayınız. Anestezi, bayılmak değil
kontrollü olarak bir anestezi uzmanı tarafından uyutulmak ve ameliyat
bittikten sonra yine kontrollü olarak uyandırılmak demektir.
Ameliyatınız süresince anestezi uzmanınız yanınızda olacak, solunum ve
kalp başta olmak üzere tüm hayati fonksiyonlarınızı takip edecek ve
ameliyat bitiminde uyandırıp yatağınıza gönderecektir.


Ameliyat için gerekli testler, hastanın ve ameliyatın durumuna göre
operatör doktor veya anestezi uzmanınız tarafından istenecektir.
Ameliyat olacak kişi ameliyattan 6 saat öncesinden hiç bir şey yememiş
ve içmemiş olmalıdır (aynı oruç gibi). 5 gün öncesinden sigara içiminin
kesilmesinin ameliyat sonrası şikayetleri azaltacağını unutmayınız.


Anestezi az veya çok; ağır veya hafif değil her zaman hastaya göre
ayarlanır. Hastalar genellikle ameliyathanede ellerine takılacak küçük
bir iğneden verilecek ilaçlarla uyutulur (Narkoz, maske, kara balon v.s.
gibi şeylerle değil).


Anesteziden çıkan hastalar ameliyattan sonra ilk saatlerde verilen ağrı
kesicilerin etkisi ile uykuya eğilimli ancak sorularınıza cevap verecek,
şikayetlerini söyleyebilecek halde olurlar endişelenmeyiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Çene ekleminde ağrı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ağrı’dan bin torba çöp çıktı
» Ağrı kesici gıdalar
» Kırmızı biber agrı kesiyor
» Ağlamak - Ağrı - Ahır - Ahiret - Ahşap
» Kronik Ağrı Uzmanı Uzm. Dr. Enis BİÇERER

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paylaşım Türkiye :: Sağlık Bilgisi :: Çocuk Sağlığı-
Buraya geçin: