Bolluk ve bereket içinde olmak her insanın arzuladığı bir yaşamdır. Hayat tarzımıza baktığımızda bunun için ne kadar çaba sarf ettiğimiz ortadadır. Bu da bolluk ve bereketin ne kadar önem arz ettiğini göstermektedir. Bolluk kimseye muhtaç olmadan bütün ihtiyaçların karşılandığı dönemler ya da hallerdir. Bolluk ve bereket kimimiz tarafından saçıp savurma kimimiz olanca cimri davranma gibi tanımlanmaktadır.
Çok fazla mal elde etmek bizleri her ne kadar mutlu ettiğini zannetsek de aslında ihtiyacımızdan fazlasıyla uğraşmanın sıkıntısını yaşarız çoğu zaman. Banyoda bulunan bir sabun eriyip bitene kadar kullanıldığında gönül rahatlığıyla diğer birini yerine alırız aksi takdirde fazla olduğu için attıklarımızın ya da iyi kullanmadığı için zayi olanların sıkıntısı bizlere huzur vermez.
Diğer yandan bitip tükenmeden sırf kazanmak için harcadığımız zaman ve güç bizlere sıkıntılı bir hayat yaşatmaktadır. Harcamada tasarruf yapma, geçimin yarısıdır(1), demiştir peygamber efendimiz. Kazandıklarımızın kıymetini bilmek onları kullanırken de itina göstermek bizleri hem ruhen hem aklen hem bedenen rahatlatacaktır. Kendi emeğimize olan saygımız ve diğer insanların durumlarına olan saygımız bizlere huzur verecektir.
Her arz kendi talebini yaratır kaidesiyle bakıldığında tasarruf ve itinalı harcama insanlar üzerinde çok önemli olumlu etkiler bırakacaktır. Bir malı çok fazla arz etmek yerine bunları çeşitlendirmek zorunda kalacaklar ve bu da insan yaşamının daha fazla kolaylaşmasını ve yenilikler gelmesini sağlayacaktır. Kaynaklar bir ürünün israf yönünden kaybedilen oranı yeniden üretmek yerine hayatımıza kolaylıklar sağlayacak yenilikler üzerinde kullanılacaktır.
Yaşam kalitemizi artırmak, iç huzura kavuşmak, israfın önlenmesi ile gerçekleşecektir. Sadece kendi çabamızla hem kendimizi hem birçok kişiyi mutlu edeceğiz. Medeniyetin yükselmesi huzurun sağlanması küçük ve önemsiz zannettiğimiz detaylarda saklıdır çoğu zaman. Hayat o kadar önemsiz değil. Her şey farkına varılmaya ve önemsemeye değer
