Paylaşım Türkiye
Şeytanın hileleri  212
Paylaşım Türkiye
Şeytanın hileleri  212
Paylaşım Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


paylaşım forumu, site ekle, site tanıt, dizin
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlSite ekleGiriş yap

 

 Şeytanın hileleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
brisin
******
brisin


uyarı yok
Boğa Horoz
Mesaj Sayısı : 306
Doğum tarihi : 13/05/93
Kayıt tarihi : 01/07/10
Yaş : 30
Nerden : İstanbul
Sitemizi kim tavsiye etti : çağınyarışması

Kişi sayfası
Altın Altın: 0
Para Para: 0

Şeytanın hileleri  Empty
MesajKonu: Şeytanın hileleri    Şeytanın hileleri  EmptyC.tesi 24 Tem. - 5:54

İbn-i Abbas (r.a.) Hazretleri´nden naklen , Muaz b. Cebel (r.a.) rivayet ediyor :



- Bir gün Resullullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde
toplanmıştık. Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada ,
dışarıdan bir ses geldi :



- Ev sahibi , içerdekiler... Eve girmem için bana izin verir misiniz ? Benim sizden bir dileğim var.



Bunun üzerine , herkes Resullullah (s.a.v.) efendimizin yüzüne bakmaya
başladı. Orda ve her zaman büyük oydu... İzin ondan çıkacaktı.



Resullullah (s.a.v.) Efendimiz , duruma vakıf oldu ve :



- Bu seslenen kimdir bilir misiniz ?



Buyurdu... Biz hep birden şöyle dedik :



- En iyi bilen ALLAH ve Resuludur.



Bunun üzerine Resullullah (s.a.v.) Efendimiz :



- O , lain iblistir. " Şeytandır " Allah'ın laneti onun üzerine olsun...



Buyurunca ; hemen Hz. Ömer :



- Ya Resullullah , bana izin veriniz onu öldüreyim.



Dedi... Resullullah (s.a.v.) Efendimiz bu izni vermedi , şöyle buyurdu :



- Dur ya Ömer , bilmiyor musun ki ; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir... öldürmeyi bırak.



Sonra şöyle buyurdu :



- Kapıyı ona açın , gelsin... O buraya gelmek için emir almıştır.
Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.





Bundan sonrasını ondan dinleyelim ; yani Ravi´den. Şöyle anlattı :



Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü. Birde baktık ki , şekli şu :



Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl
sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası , büyük
bir fil kafası gibi. Dudakları da , bir manda dudağına benziyordu.



Sonra , şöyle bir selam verdi :



Selam ya Muhammed ; selam size ey cemaat-i müslimin.



Onun bu selamına Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şu mukabelede bulundu :



- Selam Allah'ındır ya lain...



Sonra şöyle buyurdu :



- Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş ?



Şeytan şöyle anlattı :



Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.



Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sordu ;



- Nedir o mecburiyetin ?



Şeytan anlattı :



- İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki ;
Allah-ü Taâlâ sana emir veriyor , Muhammed´e gideceksin. Ama düşük ve
zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl
kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir
bir ona. Sonra o sana ne sorarsa , doğrusunu diyeceksin. Sonra...



Allah-ü Teâlâ buyurdu ki :



- Söylediklerine bir yalan katarsan , doğruyu sölemezsen... seni kül
ederim ; rüzgara savurur... Düşmanlarının önünde , seni rüsvay ederim.



- İşte... böyle ; ya Muhammed , o emir üzerine sana geldim.



- Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem ;
düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi
olmaktan daha zor bir şey yoktur.



Bundan sona Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle sordu :



- Madem ki , sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat : Halk arasında en çok sevmediğin kimdir ?



Şeytan şu cevabı verdi :



- Sensin ya Muhammed. Allah´ın yarattıkları arasında senden daha çok
sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilir ki ?



Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sordu :



- Benden sonra , en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin ?



Şeytan anlattı :



- Müttaki bir gence ki... varlığını Allah yoluna vermiştir.



Bundan sonra , sual cevap aşağıdaki şekilde devam etti ;



Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sordu ; şeytan anlattı :



- Sonra kimi sevmezsin ?



- Kendisini sabırlı bildiğim , şüpheli işlerden sakınan alimi...



- Sonra ?



- Temizlik işinde... yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi.



- Sonra ?



- Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet etmez.



- Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ?



- Ya Muhammed , ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını
kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa , Allah onu sabredenlerden
yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını ; o
halinden , tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım.



- Sonra kim ?



- Şükreden zengin.



- Peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ?



- Onu görürsem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki ; şükreden bir zengindir.





Resullullah (s.a.v.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu :



- Peki, ümmetim namaza kalkınca , senin halin nice olur ?



- Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.



- Neden böyle olursun ; ya lain ?



- Çünkü bir kul , Allah için secde edince bir derece yükselir.



- Peki ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun ?



- O zaman da bağlanırım. Taa , onlar iftar edinceye kadar.



- Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun ?



- O zaman da çıldırırım.



- Peki ya Kur´an okudukları zaman nasıl olursun ?



- O zaman da eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.



- Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ?



- Ha işte... o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren , bir testere alır eline ve beni ikiye böler.



Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sebebini sordu :



- Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin , ya Ebamürre ?



Bunun üzerine iblis :



- Onu da anlatayım... dedikten sonra anlatmaya başladı :



- Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki ;



1 - Allah-ü Teala , sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.



2 - O , sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.



3 - Allah-ü Teala , onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar.



4 - Allah-ü Teala , belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder.





Bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz ashabı hakkında bazı sorular sordu :



- Ebubekir için ne dersin ?



İblis ise şu cevabı verdi :



- O bana cahiliyet devrinde bile itaat etmedi... İslam´a girdikten sonra nasıl bana itaat eder ?



- Peki , Ömer b. Hattab için ne dersin ?



İblis ona da şu cevabı verdi :



Allah´a yemin ederim ki ; her gördüğüm yerde ondan kaçarım.



Peki , Osman b. Affan için ne dersin ?



Ondan utanırım. Hem de çok. Nasıl ki , Rahman´ın melekleri de ondan utanırlar...



Peki , Ali b. Ebutalib için ne dersin ?



İblis onun için de şöyle dedi :



Ah onun elinden bir kurtulsam... O , kendi başına kalsa , ben kendi
başıma kalsam... O beni bıraksa, ben de onu bıraksam . Ben onu bırakırım
; ama o beni bırakmaz.





Resullullah (s.a.v.) Efendimiz , yukarıdaki soruları sorduktan ve
şeytanın verdiği cevaplar kısmen bittikten sonra , şöyle buyurdu :



- Ümmetime saadet ihsan eden ; seni taa, belli bir vakte kadar şaki kılan Allah'a hamd olsun.



Resullullah (s.a.v.) Efendimiz ' in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi :



- Heyhat , heyhat... Ümmetin saadeti nerede ? Ben , o belli vakte kadar diri kaldıkça , sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın ?

Ben , onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar ,
benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gününe kadar
bana mühlet veren Allah´a yemin ederim ki ; Onların tümünü azdırırım.
Cahillerini ve alimlerini... Ümmilerini ve okumuşlarını... Facirlerini
ve abidlerini... Hasılı , bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat ,
Allah´ın halis kullarını , evet , bunları azdıramam.



Bunun üzerine Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sordu :



- Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir ?



Bu suale İblis şu cevabı verdi :



- Bilmez misin ya Muhammed bir kimse ki , dirhemini ve dinarını sever...
O , Allah için bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi görürsem ki ;
dirhemini dinarını sevmez ; övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz.
Bilirim ki o, ihlâs sahibidir... Hemen onu bırakır kaçarım. Bir kul malı
ve övülmeyi sevdiği sürece , kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı
müddetce o , size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat
edendir. Bilmez misin ki ; mal sevgisi , büyük günahların en büyüğüdür.
Bilmez misin ki ya Muhammed , baş olma sevgisi yine büyük günahların en
büyükleri arasındadır.



İblis anlatmaya devam etti :



- Ya Muhammed , bilmez misin ? Benim yetmiş bin tane kardeşiğum var.
Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra , o her
kardeşiğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır.



- Onların bir kısmını ulemaya gönderdim.



- Bir kısmını gençlere yolladım.



- Bir kısmını da , meşayihe saldım.



- Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim.



- Gençlere gelince , aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz.



- Çocuklara gelince , onlarla da bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar.



- Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahidlerin.



- Onlar bunların yanına girer ; halden hale sokarlar. Bir tepeden
öbürüne , hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki ; başlarlar ,
sebeplerden herhangi birine sövmeye...



- İşte , böylece onlardan ihlası alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları
ibadeti , ihlassız yaparlar gayrı... Ama bu hallerin farkında olmazlar.




İblis , bundan sonra , aldattığı bir rahibin hikayesini anlatmaya geçti. Ve şöyle dedi :



- Bilmez misin ya Muhammed , Rahip Basisa tam yetmiş yıl ihlas ile
Allah´a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hal ihsan
edilmişti ki , her dua ettiği hasta , duası ve bereketi ile şifa
buluyordu. Onun peşine takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre
girdi.



Bu o kimsedir ki ; Allah-ü Teala aziz kitabında , onu şöyle anlatır :



" ... Şeytan hali gibidir ki ; o insana : " Kafir ol " dedi. Vaktaki o kafir oldu. "



Bu defa ona şöyle dedi : " Ben senden uzağım. Ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. " (59/16)





İblis bundan sonra bazı kötü huylar üzerinde durdu. Ve onların her birinden nasıl istifade ettiğini anlattı :



- Bilmez misin ya Muhammed , yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen de
benim. Her kim yalan söylerse , o benim dostumdur. Her kim yalan yere
yemin ederse , o da benim sevgilimdir. Bilmez misin ya Muhammed , ben
Adem´e ve Havva´ya yalan yere Allah adına and içtim.



" Muhakkak ben size nasihat ediyorum. " (7/16) dedim...



Bunu yaparım ; çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.



- Gıybet ve koğuculuğa gelince... Onlar da benim meyvelerimdir ve şenliğimdir.



- Her kim talak üzerine yemin ederse , günahkâr olacağından endişe
edilir. İsterse bir defa olsun , isterse doğru şey üzerine olsun. Her
kim talakı ağzına alırsa , taaa hakikati belli oluncaya kadar karısı ona
haram olur. Onların bu halleri ile kıyamete kadar meydana getirecekleri
çocukları hep zina kardeşiğu olur. Ağza alınan o talak kelimesi yüzünden
hepsi cehenneme girer.



- Ya Muhammed , namazı an be an tehir edilince... onu da anlatayım. O
her ne zaman ki , namaza kalkmak ister ; tutarım , ona vesvese veririm.
Derim ki : " henüz vakti var. Sen de meşgulsün. Hele şimdilik işine bak.
sonra kılarsın. "



- Böylece o , vaktinin dışında namazını kılar. Ve bu sebepten onun kıldığı namaz yüzüne atılır.



- Şayet o kimse beni mağlup ederse , ona insan şeytanlarından birini
yollarım. Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alıkoyar. O , bunda da
beni mağlup ederse , bu sefer onun hesabını namazında görmeye bakarım. O
namazın içinde iken ;



- " sağa bakr30; sola bak... " derim. O da bakar. O ki böyle yaptı... Yüzünü okşar alnından öperim. Bundan sonra ona :



- " Sen ebedi yaramaz bir iş yaptın. " derim veböylece onun huzurunu bozarım.



- Sen de bilirsin ki ya Muahammed , her kim namazda , sağa ve sola çokça
bakarsa , Allah onun namazını kabul etmez. Bunda da ona mağlup olursam ,
yalnız başına namaz kıldığında yanına giderim. Ve ona ; çabuk çabuk
kılmasını emrederim. O da , başlar ; namazını çabuk çabuk kılmaya. Tıpkı
horozun , gagası ile yerden bişeyler topladığı gibi.



- Bu işi yaptırmakta da ona başarı kazanamazsam bu sefer , cemaatle
namaz kılarken onun yanına varırım. Orada başına bir gem takarım. Başını
imamdan evvel secdeden ve rüküdan kaldırırım. İmamdan evvel de secde ve
rüku yaptırırım. İşte o böyle yaptığı için , kıyamet günü , Allah onun
başını eşek başına çevirir.



- O kimse bunda da beni yener ise , bu defa , ona namazda parmaklarını
çıtlatmasını emrederim. Böylece o beni tesbih edenlerden olur. Ama bu
işi ona namaz içinde yaptırmaya muvaffak olursam.



- Bunda da mağlup olursam , bu sefer ona tekrar giderim. Namaz içinde
iken burnuna üflerim. Ben üfleyince , o esnemeye başlar. Şayet o, bu
esneme esnasında elini ağzına kapamazsa , onun içine küçük bir şeytan
girer. Dünya hırsını ve dünyevi bağlarını çoğaltır. İşte , bundan sonra o
kimse , hep bize itaat eder , sözümüzü dinler , dediklerimizi yapar.





Şeytan bundan sonra konuşmasına devam etti :



- Sen ümmetin hangi saadetinden ferah duyarsın ki ? Ben onlara ne
tuzaklar kurarım , ne tuzaklarr30; Miskinlerine , çaresizlerine ve
zavallılarına giderim. Namazı bırakmalarını emrederim. Ve onlara derim
ki :



" Namaz size göre değil.. O, Allah'ın afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler içindir. "



Sonra hastalara giderim :



- " Namaz kılmayı bırak " derim , çünkü Allah-ü Teala : " hastalara
zorluk yok... " (24/61) buyurdu. İyi olduğun zaman kılarsın ". Ve
böylece o , namazını bırakır. Hatta küfre de gidebilir. Şayet o ,
hastalığında namazı terkederek ölüp giderse , Allah'ın huzuruna çıkarken
, Allah-ü Teala´yı öfkeli bulur.



Sonra şöyle dedi :



- Ya Muhammed , eğer bu sözlerime yalan kattımsa , beni akrep soksun.



- Eğer yalan varsa Allah´tan dile beni kül eylesin.





İblis bundan sonra konuşmalarına devam etti ve şöyle dedi :



- Ya Muhammed , sen ümmetin için ferah mı duyuyorsun ? Halbuki ben onların altı da birini dininden çıkardım.





Bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz ona , yani İblis´e aşağıdaki
şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi :



- Ya lain , senin oturma arkadaşın kim ?



- Faiz yiyen.



- Dostun kim ?



- Zina eden.



- Yatak arkadaşın kim ?



- Sarhoş



- Misafirin kim ?



- Hırsız.



- Elçin kim ?



- Sihirbazlar.



- Gözünün nuru nedir ?



- Karı boşamak.



- Sevgilin kim ?



- Cuma namazını bırakanlar.





Resullullah (s.a.v.) Efendimiz bu defa başka bir mevzua geçti ve şöyle sordu :



- Ya lain , senin kalbini ne yıkar ?



- Allah yolunda cihada koşan atların kişnemesi.



- Peki , senin cismini ne eritir ?



- Tevbe edenlerin tevbesi.



- Peki , ciğerini ne parçalar, ne çürütür ?



- Gece ve gündüz , Allah'a yapılan bol bol istiğfar.



- Peki yüzünü ne buruşturur ?



- Gizli sadaka.



- Peki gözlerini kör eden nedir ?



- Gece namazı.



- Peki , başını eğdiren nedir ?



- Çokça kılınan cemaatle namaz.





Resullullah (s.a..v) Efendimiz tekrar bir başka mevzua geçti ve şöyle sordu :



- Sana göre insanların en saadetlisi (!) kimdir ?



- Namazını , bilerek kasden bırakanlar.



- Peki , insanların en şakisi kimdir ?



- Cimriler



- Peki , seni işinden ne alıkoyar ?



- Ulema meclisleri



- Peki , yemeğini nasıl yersin ?



- Sol elimle parmaklarımın ucu ile.



- Peki , sam yeli estiği zaman ve ortalığı sıcaklık bastığı zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin ?



- İnsanların tırnaklarının arasında.





Resullullah (s.a.v.) Efendimiz bundan sonra , bir başka bir mevzuu sordu. İblis de cevap verdi.



- Rabbinden neler talep ettin ?



- On şey talep ettim.



- Nedir onlar ya lain ?



- Şunlardır :



- Allah´tan diledim ki , beni ademoğullarının malına ve evladına ortak
ede. Bu ortaklık talebimi yerine getirdi. Ki bu : " Onlara ortak ol...
Mallarına ve çocuklarına. Onlara vaad et. Halbuki şeytan onlara gurur
vaad eder... " (17/64) Ayet-i Celilesi ile sabittir.



- Her besmelesiz kesilen hayvan etinden yerim , faiz ve haram karışan
yemeklerden yerim. Şeytandan Allah´a sığınılmayan malın da ortağıyım.



- Cinsi münasebet anında , Allah´a şeytandan sığınmayan kimse ile
birlikte hanımı ile birleşirim. Ve o her birleşmeden hasıl olan çocuk ,
bize itaat eder. Sözümüzü dinler.



- Her kim hayvana binerken , helal yola gitmeyi değil de , aksini
isteyerek binerse , bende onunla beraber binerim. Yol arkadaşı ve binek
arkadaşı olurum. Bu da Ayet-i Kerime ile sabittir ; " Onlar üzerine
süvarilerinle , piyadelerinle yaygara çıkartr30; " (17/64)



- Allah-ü Teala'dan diledim ki : Bana bir ev vere. Bu dilediğim üzerine hamamları bana ev olarak verdi.



- Diledim ki bana bir mescid vere. Pazar yerlerini bana mescid yaptı.



- Benim için bir okuma kitabı vermesini istedim. Şiirleri bana okuma kitabı olarak verdi.



- İstedim ki ; bir ezan vere , Mezmurları verdi.



- Diledim ki ; bana bir yatak arkadaşı vere. Sarhoşları verdi.



- Diledim ki ; bana yardımcılar vere. Bunun içinde kaderiye mensuplarını verdi.



- İstedim ki ; bana kardeşler vere. Mallarını boş yere israf edenleri
verdi. Bir de masiyet yoluna para harcayanları. Bunlar da şu Ayet-i
Kerime ile sabittir : " O kimseler ki ; mallarını boş yere harcarlar...
Onlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır. " (17/27)



Bir ara Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu :



- Eğer söylediklerini, Allah'ın kitabındaki ayetlerle ispat etmeseydin , seni tastik etmezdim.



Bundan sonra İblis devam etti :



- Ya Muhammed , Allah´tan diledim ki ; ademoğullarını ben göreyim ; ama onlar beni göremeyeler. Bu dileğimi de yerine getirdi.



- Diledim ki ; ademoğullarının kan mecralarını bana yol yapa ; bu da
oldu. Böylece ben , onlar arasında akıp giderim. Gezerim. Hem de nasıl
istersem.



Bütün bu isteklerimi verdi.



- Hepsi sana verildi , buyurdu Hz. Muhammed.



- Ve ben bu hallerimle iftihar ederim. Sonra şunu da ekleyeyim ki ;
benimle beraber olanlar , seninle beraber olanlardan daha çoktur. İşte ,
böylece kıyamete kadar , ademoğullarının ekserisi benimle beraber
olurlar.



Bundan sonrasını İblis şöyle anlattı :



- Benim bir oğlum vardır. Adı, ATEME´dir. Bir kul , yatsı namazını
kılmadan uyursa gider ; onun kulağına bevleder. Eğer böyle olmasaydı ;
imkan yok , insanlar namazlarını eda etmeden uyuyamazlardı.



- Benim bir oğlum daha vardır ki ; onun adı da MüTEKAZİ´dir. Bunun
vazifesi de ; yapılan gizli amelleri yaymaya çalışmaktır. Mesela bir kul
, gizli bir taat işlerse ve bu yaptığını da gizlemeye çalışırsa
MüTEKAZİ onu dürter. En sonunda o gizli amelin yayılmasına ve açığa
çıkarmaya muvaffak olur. Böylece ; Allah-ü Teala onun yüz sevabından
doksan dokuzunu imha eder. Çünkü bir kulun yaptığı gizli bir amel için
tam yüz sevap verilir.



- Sonra , benim bir oğlum daha vardır. Onun adı da KüHAYL´dir. Bunun işi
de , insanların gözlerini sürmelemektir. Bilhassa , ulema meclisinde ve
hatip hutbe okurken. Bu sürme onların gözüne çekildi mi , uyuklamaya
başlarlar. Ulemanın sözlerini işitmezler. Böylece hiç sevap alamazlar.



Bundan sonra İblis şöyle anlattı :



- Hangi kadın olursa olsun. Onun kalktığı yere şeytan oturur. Sonra
kadının kucağında mutlaka bir şeytan durur. Ve onu , bakanlara güzel
gösterir. Sonra o kadına bazı emirler verir.



Mesela :



" Elini kolunu dışarı çıkar, göster. " der.



- O da bu emri tutar. Elini kolunu açar , gösterir. Bundan sonra , o kadının haya perdesini tırnakları ile yırtar.



İblis bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz´e kendi durumunu anlatmaya başladı :



- Ya Muhammed , bir insanı delalete sürüklemek için elimde bir imkan
yoktur. Ben ancak vesvese veririm. Ve bir şeyi güzel gösteririm. O
kadar. Eğer delalete sürüklemek elimde olsaydı , yeryüzünde ;



" İlah yoktur sadece Allah vardır ve Muhammed Allah´ın resülüdür. "



- diyen herkesi , oruç tutanı ve namaz kılanı hiç bırakmazdım. Hepsini
delalete düşürürdüm. Nasıl ki senin elinde de , hidayet nevinden bir şey
yoktur. Sen ancak Allah'ın Resulusun. Ve tebliğe memursun. Şayet
hidayet elinde olsaydı , yeryüzünde tek kafir bırakmazdın. Sen Allah´ın
halkı üzerinde bir hüccetsin. Ben de , kendisi için ezelde şekavet
yazılan kimselere sebebim. Said olan kimse , taa , ana karnında iken
saiddir. Şaki olan da , yine ana karnında iken şakidir. Saadet ehli
kılan da Allah , şekavet ehli kılan da Allah.



Bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şu iki Ayet-i Kerimeyi okudu:



" Bunlar, taa sonuna kadar böyle değişik şekilde devam edecek... Ancak Rabb´ın esirgedikleri hariç... " (11/118-119)



" Allah'ın emri behemehal yerini bulan bir kaderdir. " (33/3Şeytanın hileleri  Icon_cool





Bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz , İblis´e şöyle buyurdu :



- Ya Ebamürre , acaba senin bir tevbe etmen ve Allah´a dönmen mümkün değil mi ? Cennete girmene kefil olurum.



Bunun üzerine İblis şöyle dedi :



- Ya Resullullah , iş verilen hükme göre oldu. Karar yazan kalem de
kurudu. Kıyamete kadar olacak işler olacaktır. Seni peygamberlerin
efendisi kılan , cennetin ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden
seçen ve halkı arasında bir gözde yapan ; beni de şakilerin efendisi
kılan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah´tır. Ve O , bütün eksik
sıfatlardan münezzehtir.



Ve İblis cümlelerini şöyle tamamladı :



- İşte bu söylediklerim sana son sözümdür. Ve bütün söylediklerimi de doğru dedim.







Kaynak : Seceret'ül Kevn - Muhyiddin-i Arabi (k.s.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.brisin.tr.gg
 
Şeytanın hileleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Şeytanın Deşifresi-III
» Şeytanın Deşifresi-II
» Şeytanın Deşifresi-I
» Şeytanın malı
» Şeytanın pisliği

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paylaşım Türkiye :: Din Kültürü :: Diğer Konular-
Buraya geçin: