Serebral (beyin ) absesi hemen daima vücutta bir başka bölgedeki bir
infeksiyon odağından kaynaklanır. Bunlar arasında birinci sırada
paranazal sinüslerin ve kulak boşluklarının infeksiyonu gelir. Akciğer
abseleri ve bronşektazi de önemli bir grubu oluşturur. Bir diğer büyük
grup da akut bakteriyel endokardit komplikasyonlarıdır. Çok daha seyrek
olarak da pelvik infeksiyonlar, osteomiyelit, diş absesi gibi fokal
infeksiyonlar sorumludur. Olguların sadece % 10 kadarında travma ve
intrakranyal cerrahi girişimler sorumludur. Serebral abselerin üçte biri
fokal yayılma ile duranın aşılması veya serebral venöz dolaşımın
invazyonu ile gerçekleşir; bu durumda abse lokalizasyonu primer
infeksiyona komşuluk gösterir. Uzak bir kaynaktan hematojen yolla
yayılma ise olguların üçte birinde sözkonusudur (metastatik abse). En
sık serebral abse etkenleri arasında anaerob veya mikroaerofilik
streptokoklar, bakteriodes gibi diğer anaeroblar, stafilokoklar,
aktinomyces, nocardia yer alır. Mantarlar da abse yapabilirler.
Patoloji, klinik ve radyolojik bulgular:
Başlangıcta lokalize inflamatuvar eksuda, damarlarda septik trombozlar
ve lökosit kümeleri gözlenir. Bölge hiperemiktir ve interstisyel ödem
vardır. Henüz abse sınırlarının tam kesinleşmediği bu aşamaya serebrit
adı da verilir. Bu aşamada başağrısı, ateş, fokal nörolojik bulgular,
epileptik nöbetler görülebilir. İlk 1-3 günü içeren erken serebrit
döneminde BT’de çevre dokudan hafifçe daha düşük dansitede belli
belirsiz bir alan ve düzensiz kontrast tutulumu görülebilir. Sonraki
hafta içinde (geç serebrit dönemi) yavaş yavaş çevresel kontrast
belirmeye başlar. Daha sonra ortada nekrotik bir alan meydana gelir,
çevresinde de fibroblastlar prolifere olarak kapsülü meydana getirirler;
böylelikle abse sınırlanmış olur. Ama tedavi edilmezse abse
genişleyebilir veya çevresinde yavru abseler oluşabilir.
Bu aşamada başağrısı şiddetlenir, bulantı kusma gibi kafa içi basınç
artışı bulguları eklenir, ancak ateş gerileyebilir. Nöbetler
görülebilir. Zamanla absenin bulunduğu bölgeye göre değişebilen fokal
nörolojik bulgular (bakınız: semiyoloji bölümü), papillödem ve uyanıklık
kusuru gelişir. Bu sırada nöroradyolojik olarak abse daha iyi
görülebilir hale gelmiştir: BT’de ortası hipodens, çevresi halka
şeklinde kontrast tutan, onun da çevresinde yaygın ak madde ödemi
bulunan bir lezyon şeklinde görülür. Eğer suppurasyon subdural veya
epidural aralığa sınırlıysa, nöroradyolojik olarak kitle etkisi gösteren
subdural veya epidural effüzyon şeklinde görülür.
Serebrit aşamasında lomber ponksiyon yapılırsa, basınç biraz artmış
bulunabilir; birkaç yüze kadar lökosit bulunabilir; nötrofil oranları
değişkendir; protein düzeyi genellikle 100 mg/dl’nin üzerindedir; şeker
normal sınırlardadır. Genellikle sedimentasyon hızı artar. Abse
geliştikten sonra lomber ponksiyon yapılmasının serebral veya serebellar
herniasyon riski taşıdığı için kontrendike olduğu unutulmamalıdır. Tedavi:
Yapılabilirse stereotaktik aspirasyon ve kültür ile hem tanı
doğrulanabilir hem de sorumlu ajan belirlenebilir ve spesifik olarak
tedavi edilebilir. Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise ampirik tedavi
uygulanır. Serebrit fazında yakalanmışsa, uygun antibiyotik tedavisi ile
iyileşme şansı yüksektir. Penisilin G 20-24 milyon ünite/gün ve ek
olarak 4-6 gr/gün kloramfenikol veya metranidazol (15mg/kg bolus
ardından 4 x 500 mg) veya alternatif olarak üçüncü kuşak sefalosporin
ile metranidazol verilebilir. Eğer kafa travması veya cerrahi girişim
öyküsü varsa stafilokoklara yönelik olarak penisilinaza dirençli
penisilin türevleri, penisilin alerjisi olanlarda da vankomisin
verilmelidir. Eğer hasta immunkompromize ise mantar abseleri de akla
gelmelidir. Ödeme ve kitle etkisine yönelik olarak intravenöz mannitol
ve deksametazon verilebilir. Cerrahi girişimin gerekliliği ve uygulanma
şekli tartışmaya açık bir konudur. Eğer tedavi altında klinik tablo
kötüleşirse stereotaktik veya açık cerrahi girişimle abse aspirasyonu
gerekebilir. Sadece soliter, yüzeyel, iyi sınırlanmış ve yabancı cisimle
ilişkili abseler cerrahi eksizyon adayıdır.