Paylaşım Türkiye
Zehirleniyoruz 212
Paylaşım Türkiye
Zehirleniyoruz 212
Paylaşım Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


paylaşım forumu, site ekle, site tanıt, dizin
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlSite ekleGiriş yap

 

 Zehirleniyoruz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
haso
Yetkingrafiker
haso


BANLANDI
Mesaj Sayısı : 2099
Kayıt tarihi : 02/08/10

Kişi sayfası
Altın Altın: 0
Para Para: 0

Zehirleniyoruz Empty
MesajKonu: Zehirleniyoruz   Zehirleniyoruz EmptyÇarş. 11 Ağus. - 4:45

Aspartam, Çay, Kahve, Kola, Fanta Alkol ve Bira ile, Bira ayrıca Kısırlaştırır. Şimdi bunları ele alalım:

1-) Diyet Meşrubat içindeki 'Aspartam' maddesiyle zehirleniyoruz:
Türkce sakarin veya diyet (diet) şekeri olarak tanınmakta ve şeker
hastaları genelikle şeker yerine kulanmaktadır.Fakat buna ilavetten
100'e yakın yiyecek ve içecekte tatlandırıcı olarak kulanılmaktadı ve
bunların başında Kola ve Pepsi gelir.Kola kutularının üzerindeki "soğuk
içiniz" yazısı lezzet için yazılmamığı. Aşağıda Diyet Kola hakkında bir
yazı var. Olay ABD'de geçiyor. Ancak bildiğiniz gibi Türkiye'de de
birçok kişi diyet Pepsi ve diyet Coca Cola içiyor. Siz de içiyorsanız
okuduktan sonra fikrinizi değiştireceğinizden eminim. "2001 yılı Ekim
ayında kız kardeşim (Dr. Roberts'in kızkardeşi geniş bilgi için: [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
) çok hastalandı. Mide spazmları vardı, dolaşmakta zorlanıyordu,
yürümek ise başlı başına bir sorundu. Sadece yataktan kalkması bile onu
tüketiyordu, o kadar çok ağrısı vardı.

2002 yılı Mart ayında biyopsiler alindi ve 24 değişik ilaç almaya
başladı. Doktorlar kendisinde ne olduğunu bulamıyorlardı. O kadar çok
ağrısı vardı ve o kadar Hastaydı ki, ölmekte olduğunu biliyordu.
Hazırlığa başladı. Evini, banka hesaplarını, yaşam sigortasını ve diğer
şeylerini en büyük kızının adına kaydettirdi ve küçük çocuklarının en
büyük kızı ile birlikte olmalarını sağladı..Son bir keyif yasamak
istiyordu, böylece 22 Mart günü (tekerlekli iskemlede olmak kaydıyla)
Florida'ya gitmeyi planladı. 19 Mart günü testlerinin nasıl geçtiğini
öğrenmek için kendisini aradım. Testlerde bir şey bulunamadığını, ama
kendisinde MS (multiple skleroz) olduğunu düşündüklerini, söyledi. Çok
şaşırdım, sonra bir arkadaşımın bana e-mail olarak gönderdiği bir yazıyı
hatırladım ve ona sordum:

"Diyet içecekler içiyor musun?" "Evet" dedi, o anda da bir tanesini açıp
içmek üzere olduğunu söyledi, açmamasını ve diyet meşrubat içmemesini
söyledim, bahsettiğim yazıyı e-mail ile kendisine gönderdim. Telefon
konuşmamızdan 32 saat sonra beni aradı, diyet meşrubat içmeyi
bıraktığını ve yürüyebildiğini, merdiven çıkabildiğini ve adale
spazmlarının kaybolduğunu söyledi. İyileşmemişti ama kendisini
kesinlikle çok daha iyi hissediyordu. Makaleyi doktorlarına
göstereceğini ve eve dönünce beni arayacağını söyledi. Beni aradı,
doktoru çok etkilenmişti ve diğer MS hastalarını arayarak suni
tatlandırıcı (Aspartam) kullanıp kullanmadıklarını soracağını
söylemişti. Bir kabuğun içinde diyet meşrubat içindeki 'aspartam'
maddesiyle zehirleniyordu ve yavaş yavaş ölüyordu. 22 Mart Florida'ya
giderken tek bir hap almıştı -bu da zehirlenmeye karşı olan haptı-
iyileşme yolundaydı ve yürüyebiliyordu!!! Tekerlekli iskemle
olmaksızın!!! Bu makale hayatini kurtarmıştı.

Hayat kurtaran makale:

Etikette "ŞEKERSİZ" yaziyorsa ASLA KULLANMAYI DÜSÜNMEYİN Bİ?LE!!
NutraSweet', 'equal' ve 'Spoonful' markaları ile pazarlanan "ASPARTAM"
hakkında DÜNYA ÇEVRE KONFERANSI'NDA birkaç gün konuşma yaptım. EPA'ya
yönelik bir yazıda 2001 yılında Birle?ik Amerika'da multiple sclerosis
ve sistemik lupus salgını olduğu, hangi zehrin bunun yaygın hale
gelmesine neden olduğunun anlaşılamadığı belirtilmişti. Ben ayağa
kalktım ve tam bu konuda bilgi vermek istediğimi söyledim. Aspartam'in
neden bu kadar tehlikeli oldu?unu açıklayayım: Bu suni tatlandırıcının
ısısı 86ºF (30ºC. 1 Fahrenheit 1.8 Santigrat derece. 32ºF =
0ºC).seviyesine ulaşınca, içindeki metil alkol, formaldehite, sonra da
formik aside dönüşüyor, bu da metabolik asidosise yol açıyor.

Metanol

Metanol zehirlemesi diğer koşulları açısından multiple sklerosise
benziyor. Doktorlar insanlara yanlışlıkla multiple sklerosis teşhisi
koyuyor. MS ölüme yol açmazken metanol zehirlemesi öldürücü oluyor!
(Şişelerde, kutularda "soğuk içiniz" yazılıdır. Devamı şöyle olmalı idi:
"soğuk içmezseniz zehirlenirsiniz.") Sistemik lupus da neredeyse en az
multiple sklerosis kadar yaygın hale geldi, özellikle Diet Coke (Coke,
Coca Cola'nın tescil edilmiş ikinci adidir) ve Diet Pepsi içenler
arasında! Kurban genellikle suçlunun aspartam olduğunu bilmiyor.
Kullanmaya devam ediyor, lupus da artık yaşamı tehdit edecek düzeye
ulaşıyor. Diyet içecekleri bıraktıktan sonra sistemik lupus hastalarının
asistematik hale geldiklerini gördük.

Aspartam hastası

Multiple sklerosis teşhisi konan hastalarda (aslında bunlar metanol
zehirlenmesi hastaları idi) semptomlari çoğu kayboldu. Görüş yeteneğinin
geri kazanıldığı ve işitme duyusunun önemli ölçüde iyileştiğini gördük.
Bu tinnitus vakalarında da geçerli idi. Bir konuşmamda "Aspartam
kullanıyorsanız (NutraSweet, Equal, Spoonful vs.) ve fibromalji,
spazmlar, ani ağrılar, bacaklarınızda uyuşma, kramp, vertigo, bulantı,
bas ağrıları, tinnitus, eklem ağrısı, depresyon, endişe atakları,
bozulan konuşma, bulanık görüş veya hafıza kaybı semptomlarından
şikayetçiyseniz muhtemelen aspartam hastasısınızdır. konuşma arasında
ayağa kalkan kişiler "Bu semptomlardan bazıları bende de var. Bundan
kurtulmak mümkün mü?" diye sordular. Evet!

Diet Coke ve Diet Pepsi:


Diyet meşrubat içmezseniz ve gıda etiketlerinde yazılı aspartam
kelimesine dikkat ederseniz, evet! Çok ciddi bir sorunla karşı
karşıayız. Bir yabancı Bay Espisto'ya (konuşmacılarımdan biri) ve bana
geldi ve "Neden bu kadar çok insanin MS derdi olduğunu bana söyleyebilir
misiniz?" dedi. Bir hastaneye yaptığımız ziyaret esnasında bir hemşire
ağır Diet Coke bağımlısı olan altı arkadaşının tümünde MS sorunu
olduğunu söylemişti. Bu tesadüfün ötesinde bir durumdu! Diet Coke ve
Diet Pepsi vs. DİYET KOLA BİR DİYET ÜRÜNÜ DEĞİLDİR! Kongre Raporuna göre
karbonhidrat birikimine neden oluyor ve sizi şişmanlatıyor. Formaldehit
yağ hücrelerinde depolanıyor, özellikle kalça ve basenlerde birikiyor.
Dr.Roberts, bir kez bu ürünleri bırakınca ekstra spor vs yapmaksızın
deneme süresi içinde 19 kilo kaybeden hastası olduğunu belirtiyor.

Aspartam:


Aspartam özellikle şeker hastaları için tehlikeli. Hastalarında
retinopati olduğunu düşünen hekimlerle konuştuk, aslında hastalarındaki
semptomlarin nedeni aspartamdı. Aspartam kan sekerinin kontrolden
çıkmasına yol açıyor. Bu nedenle seker hastası proteinde bulunan diğer
amino asitler olmadan aspartik asit ve fenilalanin maddelerinin
nörotoksik hale gelmesi nedeniyle hafıza kaybından şikayet
ediyor.Aspartik asit ve fenilalanin kan beyin bariyerini aşıyor ve beyin
nötronlarını harap ediyor, şeker hastalarında (seker hastası olmayan
hastalarda da) çeşitli tipte beyin hasarı, nöbet hali, depresyon, manik
depresyon, panik ataklar, öfke ve şiddete neden oluyor. (Körfez
Savaşı'nda savaşan kadın ve erkeklerin tükettikleri binlerce Diet Coke
ve Diet Pepsi içinde bulunan aspartam iyi bilinen Körfez Savaşı
Sendromu'nun nedeni olabilir) (Bu birinci Irak Savaşı.)

Dr. Roberts:


Dr. Roberts doğum arızalarına yani gebe kalma ve ilk gebelik döneminde
tüketilmesi halinde zeka geriliğine neden olabildiği konusunda uyarıyor.
Çocuklar özellikle nörolojik bozukluklar açısından büyük risk
taşıyorlar ve NutraSweet (yapay tatlandırıcı) kullanmamaları gerekiyor.
NutraSweet'e bağlı olarak çocuklarda görülen nöbet hali ve diğer
bozukluklara ilişkin çeşitli vaka bildirebilirim. Maalesef anneleri
çocuklarındaki bozukluğun aspartama bağlı olduğu konusunda ikna etmek
her zaman kolay olmuyor. Ancak deneme-yanılma metodu ile diğer anneleri
çocuklarının sağlığını ellerinde tuttukları konusunda uyarabiliyor.

Şeker metabolizması:


Şeker metabolizmasına (ki şeker hastaları için ideal) yardımcı olan ve
SUNI TATLANDIRICI OLMAYAN tatlı bir bitki olan Stevia FDA tarafından
onaylanan bir diyet ürünüdür. MONSANTO'ya bağlı olduklarından FDA
yıllarca bu tatlı gıdayı göz ardı etti. Bu konuda mevcut literatür:
EXCITOTOXINS: THE TASTE THAT KILLS (Öldüren Tat) ? Dr. Russell Blayblock
(Health Press)1-800-643-2665 ve DEFENCE AGAINST ALZHEIMER'S DISEASE
(Alzheimer Hastalığına karşı Savunma ? Dr.. H. J.Roberts. Dr. Roberts
ayni zamanda bir diyabet uzmanıdır.

American College of Physicians Konferansı:


Bu iki hekim aspartamın öldürücü etkisini gösteren vakaların yer aldığı
bir çalışmayı Internette yayınlayacaklar. American College of Physicians
Konferansı'na göre "bu ölümcül zehrin neden olduğu nörolojik
hastalıklar salgınından bahsediyoruz." Sorun bu: aspartamın 100 farklı
üründe bulunduğuna dair Kongre tezleri mevcut. İlk tezden sonra peş peşe
iki tez sunuldu, ana bir faydası olmadı. Hiçbir şey yapılmadı.

İlaç ve kimyasal madde:


İlaç ve kimyasal madde lobilerinin cepleri çok dolu. Bu madde halen be?
binden fazla üründe bulunuyor ve HASTALAR TÜKENİYOR!! aspartamın
yaratıcısı olan MONSANTO'nun bunun ne kadar öldürücü olduğunu
bildiğinden eminim. Birçok kurulusun yani sıra Amerikan Diyabet Derneği,
Amerikan Diyetetik Derneği, Amerikan Tip Fakültesi Konferansı'na fon
sağlıyorlar. Bu New York Times gazetesinde yayınlandı, ama bir faydası
olmadı. Bu dernekler herhangi bir katkı maddesini tenkit edemiyorlar
veya MONSANTO ile bağlantılarını açıklayamıyorlar çünkü gıda sanayinden
para alıyorlar ve ürünlerini desteklemek zorundalar.

Aspartam'ın tehlikeleri:


Senatör Howard Hetzenbaum tüm bebek, hamileler ve çocukları 'aspartam'ın
tehlikeleri hakkında uyaran bir yazı yazdı. Bu yazıda toplumda mevcut
sorunlar (nöbet hali, beyin kimyasında meydana gelen değişiklikler,
nörolojik ve davranış bozuklukları; semptomlar) hakkında yapılan
bağımsız çalışmalar da yer alıyordu. Bu yazı güçlü ilaç ve kimya
lobileri tarafından yok edildi, böylece herhangi bir şüphe taşımayan
insanlar hastalık ve ölüm karşısında çaresiz kaldılar. Bize bu güzel
bilgileri ABD'den gönderen Lale Hanıma teşekkürler.

Çay bağırsakları kurutur ve şişkinliğe sebep olur.

1. Gökçek İksiri mutlak gereklidir, çünkü vücuttki curufu temizler ve
bağışıklık sistemini güçlendirir. Gökçek Tonik'le bağırsak florası
rejenerasyon (tahirp olan dokunun onarılması) olur.

2. Doğru beslenmek gerekir, peynir yenmemeli, siyah çay içilmemeli ve et
ve mamüleri az tüketilmeli vede her lokma 30-40 defa çiğnenmelidir.

Çay, Tee, Camellia Sinensis

Syn: Theasinensis-Camelliaassamica
A1-15m V-X
Familyası; Çaygillerden, Teegewachse, Theaceae
Drugları; Çayyaprağı: Theae folium
Çayın yaprakları çok nadirende Çiçekleri çay ve Natürel ilaç yapımında kulanılır.

A-) Yeşil çay

Giriş: Vatanı Hindistan'ın kuzey doğusundaki eyaleti Assam olup, burada
dünyanın diğer ülkelerinde yayılmıştır. Bir rivayete göre Çin Kralı Shen
Nung MÖ. 2750de kendi içeceği suyu kaynatılırken bir ağaçtan düşen
yaprakları çıkarmaz ve onu süzerek içer. İçtiği suya yaprakların güzel
bir aroma verdiğini görür ve bu tarihten sonra çay içmek adet olur. Rize
ve Hopaya Batumdan getirilip 1873'de buralarda yetiştirilmeye
başlanmıştır. Günümüzde en çok çay içen ülkeler ise sırası ile kişi
başına yılda düşen miktar

İrlandada 3 0000g, İngilterede 2 810g, Irakta 2 540g, Türkiyede 2 490g
olup bunları Yenizellanda, Tunus, Sirilanka (Seylan), Suudi Arabistan ve
Japonya takip eder. çay yapraklarının farklı şekilde işlenmesi nedeni
ile üç önemli çay türü ortaya çıkar, bunlar; yeşilçay, siyahçay ve olong
çaydır.Sağlık nedeni ile insana enfaydalı olan yeşilçay sonra olong
çayı ve nihayet siyahçay onları tahipeder. Aslında her üç çayda aynı
ağaçın yaprakların farkli şekilde ilenmesinden eldeedilir. Ağaç dememize
gelince aslında çayın yabani olarak yetişen ağaçları 10-15m boyundadı.
Toplamda kolaylık olsun diye sürekli taze sürgünleri kesilerek 1 m
boyunda bir funda şeklinde bırakılır.

Botanik: Sürekli yeşil, yapraklarını dökmeyen yabaniiken 10-15m boyunda,
kültür formu genelikle 1m boyunda bir ağaç bazende bir fundadır.
Yaprakları değişken sıra ile dizilmiş olup kısa saplı 10-15cm uzunluk ve
5-8cm enindedir. Üst düzeyi parlak, alt yüzeyi çok narin beyaz tüylü ve
mızrak şeklindedir.Çiçekleri yapraksapının dibinden çıkan ksa bir sap
üzerinde olup 3-5cm çapındadır. Çiçekleri takriben 5-6 adet beyaz veya
pempemsi renkli kalp şeklinde, göbekte 25-30 adet uçları turuncemsu sarı
dölenme tozukları vardır ve Çiçeği saran 5-7 adet Kupa yapraklara
sahiptir. Çiçekleri olgunlaşdıkatan sonra meyveleri yeşilmsi-kahverengi
bir renkte 1-2cm çapında ve her biri 1-3 adet yağlı, yuvarlak ve
esmerimsi tohumlar içerir.

Yetiştirilmesi: Çay çok nemli, çok yağışlı ve kışları çok soğuk geçmeyen
bir iklim gerektiğinden Türkiyenin sadece Rize ve Hopa bölgelerinde
yetişir.

Hasatzamanı: Mayıstan Ekime kadar 10-15 günde bir goncası, yaprağı ve
sürgünleri elle veya makina ile toplanır. Çayın en kaliteli olan kısmı
henüz açılmamış yaprak goncası olup bunu birinci yaprak onuda 2.taprak
ve nihayet 3.yaprak takip eder. Bu sebeble yaprakların ayrı ayrı tasnif
edilmesi ve ayrı ayrı işlenmesi gerektir.

a) Yeşilçay eldeetmek için çayyaprakları toplanır toplanmaz kaynarsu ile
4-5 dakika haşlanır , makina ile ezilir, sıkılır, kurutulur ve 65-70
derecede kavrutularak yeşilimsi yeşilcay elde edilir.

b) Siyahçay yarı kurutulduktan sonra ezilir ve sonra 10cm'lik desteler yapılarak 110 derecede kavrularak elde edilir.

Birleşiminde; Yeşil çayın birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralıyabiliriz.

a) Parinalkaloittürevleri (Metilxanthintürevleri); %15-5 arasında
değişen aranlarda olabilir. Goncada %4,5-5, 1.yaprakta %4 2.yaprakta
%3,5 3.yaprakta %3 ve sapında %1,5 arasında bulunur. Purinalkaloitlerin
en önemli anamaddesi coffein (eskiden;Thein) olup %0,16-0,2, theophyllin
%0,02-0,04 ve ayrıca az miktarda adenin ve xanthin içerir.

b) Flavanoller (Polifenoller = Polyphenoller = Tanininalttürevi): %20-30
arasında olup en önemlileri epigallocatechingallat
(epigallokateşingallat), epigallokateşin, epikateşingallt, epikateşin
(epicatechin), kateşin (catechin) ve gallokateşin

c) Flavonller ve flavonolglikozitter % 3-4 arasında olup en önemlileri;
quercetin, kampferd (kafür), myricetin, izoquercitirin
(quercetin-3-glukozit) ve alttürevlerinden oluşur.

d) Fernolkarboikasitler; mazıasidi, chlorgenasit, theogallin, chinaasidi ve p- cumarasidi

e) Minerallerden; potasyumflorid, aliminyum, mangan ve çinko

f) Eterınyağlardan; Hex-2-enol, finalool ve geraniol

g) Carotinoitler; Saponinfürevleri ve vitaminleri içerir

Araştırmalar;

Yeşilçay ile çok farklı iki tür araştırma yapılmıştır. Japonlar çayı
demledıkten 2-3 dakika sonra Tedavi denemesi yapmışlar ve kansere karşı
etkili olduğunu tesbitetmişler. (Na. 5.94.36 ve GEO New 1987) Keşmirde
çayı 4-5 saat demledikten sonra tedavidenemeleri yapmışlar ve kansere
sebep olduğunu tesbitetmişlerdir. Görüldüğü gibi çay Japon usulu
(Purunli çay = J-çayı) demlenirse Kanseri önlüyor, Türkusulü (Taninli
çay = T-Çayı) demlenirse kansere sebep olur. Japonyada yapılan
araştırmalrın AB ülkeleri ve ABD'de yapılacak araştırmalarlada
ispatlanması gerektiği kanatindeyim.

Çayın birleşimindeki purinler ilk 2-3 dakikada çözülerek sıçaksuya
geçer, buna purinli çayda denir. veya Japonusulü=Japontarzı çayı=Japon
çay'da denir ve 6 dakikadan ihtibaren taninler deme (sıcak suya) geçer
ve böylece etki şeklide değişir vebuna Türk usulü veya taninli çayda
denir. Almanca tanin karşılığı Gerbstoffdur, yani bu madde ile eskiden
tabakhanede deriler tabaklanmıştır. Bu taninin deriyi kurutuğu ve
gözenekleriniadeta yağlıboya gibi tıkadığını gösterir.

A-) Koffein faydalıdır, fakat aşırı olarak alınırsa kadınlarda kısırlığa
sebep olduğu yapılan araştırmalarla teesbitedilmiştir. İspanyanın
Alicante Üniversitesinden Prof. Dr.F. BOLUMAR'ın 3100 kadın üzerinde
yaptığı araştırmada günde 500 mg Koffeın alanlarda % 40 'a varan oranda
kısırlığa sebep olduğu tesbitedilmiştir. Bir bardak kahvede 130mg
koffein, bir bardak çayda 40 mg ve bir kutu kolada 50 mg koffein içerir.
(NH 9.97.518)

B-) Keşmirde M.A. SİDDİQİ, R. KUMAR, Z. FAZİLİ, B. SPİEGELHALDER ve R.
PREUSSMANN'ın kemeler üzerinde çayekstresi ile tedavidenemesi yapmışlar
kanserojen ( kanser yapıcı ) olduğunu tesbitetmişlerdir. Çayekstresi
hazırlanırken 20g çay 250ml suda 4-5 saat kaynadıktan sonra ekstresi
yapılmıştır.(ZP. 4.95.243)

C-) Denemek için uzun süre (1,5ay) yeşilçay içtim ve Agustosayında dahi
üşümeye başladım ve bunun üzerine yeşilçayı papatya veya ıhlamurla
karıştırarak içmeye devamettim.

Tesirşekli; idrar söktürücü, antidepresif, ( depresyonu önleyici ),
canlılık verici, hafif tansiyon düşürücü ve kılcaldamarları
kuvvetlendiricidir

Kulanılması; a-) Yeşilçay Japon, Çin, Hint veya İngiliz usulü ( purinli
çay) demlenerek (2-3 dakika) icilirse; beyindeki dopamin ve serotonin
gibi hormanların üretimini (salgılanması) azaltarak insanın aşırı uyuma,
depresyon, konzentrasyonzafiyeti ve dalgınlığa karşı kulanılır. Gökçek
İksiri daha etkildir.
b-) Türkusulu (Taninli çay = T-çayı) demlenen çay hangi çay olursa olsun
(siyah çay veya yeşil çay) 6 dakikadan fazla demlendiğinden başta;
mide;- bağırsaklar;- karaciğer; pankreas ve dalağa zarar verir karında
şişkinlik yapar. Mide ve bağırsakmukazasını boyuyarak kurutur ve salğı
yapmasını azalır ve sındirim salğılarının kalitesini düşürür. Ayrıca
Türkler çayı çok şekerli içerken diğer ülkelerde şekersiz veya çok az
şekerli çay içilir.

Açıklama; H.D.Back 40 yıllık bir araştırma ve çalışma sonucu Çinliler
tarafından inasanın yüz ve diline bakılarak (Antlitzdıagnostik) yapılan
tedavi ve teşhiş üzerine birkaç tane kitap yazmıştır. Bende bu kitaba
dayanarak yüzlerce insanın dilini kontrol ettim. Bu kontrolüm sırasında
Türklerinin hemen hepsinin dillerinin ortasında geniş veya dar hafif
veya derin yırtık şeklinde çizikler vardı. Oysa Pakistanlı, Hindistanlı
ve Almanların dillerinin ortasında böyle bir yarık veya çizik yoktu.
Dilin ortasında bu çizik veya yarıklar kişide Pankreas ve bağırsak
zafiyeti olduğunu gösteren işaretlerdir. Buda pankreasın yeterince
enzimler ( Lipazlar, Amilazlar, Tripsinler vb. ) salglıyamaması veya
kalitesiz oldugundan şişkinlik, nefes darlığı ve kalp çarpıntısı gibi
rahatsızlıklara neden olabilir. Ayrıca dilin sol kenarındaki dişizleri
mide ve dalak rahatsızlığı, dilin sağ kenarındaki dişizleri karaciğer
rahatsızlıklarına işarettir.

İkinci önemli hata ise çayı şekerli içmek. Bir gün iki gün çay şekerli
içilebilir, fakat 30-40 yıl çay şekerli içilirse pankreas iflaseder.
pankreas şeker nedeni ile sürekli çok insulin üreterek kişide şişmanlık,
yağlanma, artroz, şeker, romatizma, siyatik, başağrısı ve migren gibi
hastalıklar ortaya çıkar vede bağırsak mantarları ve bakterileri artar
ve azar.

Ücüncü önemli problem ise siyah çay ve kahve bağırsakların demir
minerallerini absorbe edilmesini engelerler. Böylece zamanla kişide
demir eksikliği vede neticede kansızlık ortaya çıkar. Kansızlığın önemli
bir sebebide çinko ve c-vitamini yetersizliğidir. Bu nedenle
gerektiğinde çinko ve c-vitamini alınmalıdır. ÇiNKO bilinen 300 enzimin
oluşmasında anahtar rol oynar, şayet çinko yetersizliği söz konusu ise o
zaman bir düzine hastalık ortaya çıkar.

Dördücü olarak sindirim organları normal olarak günde 7-8 litre salğı
(Hormonlar, Enzimler, Mideasidi...) üretir ve çay bu salğıların
kalitesini düşürür. Türkusulü çay (Taninliçay = T-çay) bu salğıların
kalitesini düşürmesi ile sindirim anormalikleri ortaya çıkar. Hücre
santralleri olan mitochonrichenler besineri tam olarak yakıp enerjiye
çeviremediklerinden aşırı miktarda artık madde (Cüruf) ortaya çıkar ve
bu cüruf öncelikle aradokularda ve hürelerarasında yoğunlaşır. Buda
hücrelerin şeklini bozulmasına yani sertlşmesine donuklaşmasına ve
görevini yapamamalarına neden olur ve neticede astım, allerji,
neurodermatoz; baharnezlesi, bağırsak mantarlarına, pişik, romatizma
siyatık v.b. hastalıkların ortaza çıkmasına neden olur. Tabiki Türkusulü
çayı bu hastalıkların oluşmasında tek fakör değildir. Bundan başka çok
hızlı yemek yeme, çok yeme ve aşırı hayvansal besinler (et, peynır,
yumurta ve bunların mamuleri) yemede ve kimyasal madde çok içeren
içecekler ( Cola, Fanta) ve yeyeceklerde (Konserveler) bu zararlı
faktörlerdir. Türkusulü çayı önce bağırsakları sonra diğer sindirim
organlarına, sonra damarlara ve nihayet beyine zarar verir.

Yantesirler; Yeşilçay 1-3 hafta içilirse serinletici 4-6 hafta içilirse
üşütücü etki yapar. Bu yantesirinden kurtulmak için ıhlamur, papatya,
ardıçkozalağı veya kekikle içilirse ve zevke göre çeşitli oranlarda
karıştırılarak içilebilir. Özelikle yazaylarında adaçayı kışaylarında
kekikçayı içilmesi daha uygundur. Günlük siyah ve yeşilçay yerine
kuşburnuçayı içilmesi daha uygundur çünkü bu çay oldukca çok vitaminler,
doymamışyağasitleri, pektin ve mineraller içerir.

B-) Siyah çay:


Siyah çayın botanik yapısı ve yetiştirilmesi aynı olup hasatı,
işlenmesi, birleşimindeki maddeler (kısmen fermantasyon dolayısı ile),
kulanılması, tesirşekli farklıdır. Bunedenle hasat işlenmesi ile konuya
başlayabiliriz.

Hasatı ve işlenmesi; Siyahçayın işlenmesi yeşilçaydan farklıdır.
Toplanan yapraklar 10sm kalınlığında desteler yapılarak yanyana konur
üzerine naylonağlar gerilir ve sıcakhava ile 6-18 saat havalandırılır.
Böylece yaprakları kırılabilir hale gelir ve sonrada kurutularak ezilir.
Sıcahava ile kurutulurken yapraklardaki maddeler değişime uğrar ve
aminoasitler, organikasitler, purinalkaloitler (Coffein=Kofein) ve
eterikyağlar diğer maddeler çözülerek serbest hale gelirler . Bu olaya
fermentasyon denir. Fermentin ( Enzim) etkisi ile bir maddenin veya
bileşiğin kimyasal yapıdının bozulması, yapısının değişmesi veya
mayalanmasına denir.

Birleşiminde; Siyah çayın birleşimindeki maddeler fermantasyonla değişime uğrarlar.

a-) Purinalkaloitler; Yeşilçayda kısmen serbest kısmende birleşikiken bu siyahçayda tamamenayrıdır ve oranı aynıdır.

b-) Flavonlar (Taninin bir alttürevidir) bunlardan % 1-2 oranındaki bir
kısım fermantasyon sırasında değişime uğrıyarak theaflarin,
theaflavingallat A, theaflaringallat B, theaflavidingallat ve
epitheaflavinaside dönüşür. Geri kalan %23-28 oranındaki kısım ise
yeşilçaydaki gibidir.

c-) Diğer farklı yönü ise çok az miktardaki eteryağtürevleri;
alfa-İonen, beta-İonen, Geraniol, 2-Metil-hept-2-en-6-on ve
Linalooloksidi sayabiliriz.

Araştırmalar; 1-) Siyahçay içmeyi bıraktıktan sonra allerjim ğeçti.
Türkusulü hazırlanan çay bağırsak florasını bozarak hastalıkyapan
(patojen) bakterilerin ve mantarların (mikozların) çoğalmasına neden
olur ve zamanla kişide allerji, astım, nörodermatoz, (besinallerjisi),
baharnezlesi, karınşişkinliği ğibi hastalıklara neden olur.

2-) Siyahçay (Türkusulü çay) ve kahvenin demir, magnesiyum ve kalsiyum
mineralleri ile B1-vitaminyetersizliğine (thiamin) sebep olduğu
tesbitedilmiştir.(NH. 11.00.48)

3-) Çok siyahçay (Türkusulü) içildiğinde pankreas, mide, bağırsakler ve karaciğere zarar verdiği tesbitedilmiştir. (PP.144)

4-) J.F. MORTON 1978'de yaptığı araştımalara göre siyahçay içenlerde
daha çok yemekborusu kanserine yakalandıkları tesbitedilmiştir.(TP.576)

5-) Kalifornyanın Berkely Ünivesitesinde yapılan bir araştırmada
siyahçayın vücuttaki kalsiyumun dışarı atılmasına sebep olduğu bunedenle
günde 4 bardakçay içenlerin 1500mg kalsiyum almaları gerktiği
belirtilmiştir (NH. 3.00.Cool

Tesirşekli; hafif tansiyon düşürücü ve hafif zihni acıcıdır

Kulanılması; a-) Japonusulü (J-çayı) hazırlanan çay yüksek oranda
purintürevleri (özelikle Koffein) içerir ve buda zihni açar,
konsentrasyonu yükseltir.

ÇAY; Bu usulde çay 2-3 dakika demlendikten sonra posası atılır.

b-) Türk usulü (T-çayı) hazırlanan çay az içilirse ishali önler, çok ve
uzun süre içilirse başta sindirimorganlarına zarar verir. Siyahçayı
bırakıp kuşburnuçayı içmek gerekir bana göre alternatif budur.

Açklama;1-) Dişdoktorum çokmu sigara içiyorsun dedi ve ben hayır sigara
içmem deyince o zaman çok çay içiyorsun buda dişleri saratıyor dedi.

2-) 25.06.-08.07.97 ve 05.05.-15.05.98 tarihlerinde Antalyada yaptığım
izinlerde boyun, esne, omuzbaşlar, koltukaltları, dizboynu ve
dirsekboynunda pişikler oluştu ve kaşıntı yapıyordu. Bunlara karşı
çeşitli ilaçlar kulandım fakat faydası geçici oluyodu.Sebebinin siyah
çay olduğunu anlayınca çayı bıraktım ve 28.06.-18.08.98'de yaptığım
izinde rahatsızlanmadım.

3-) Bir tanıdığım karnının şiştiğinden bahseti ve ben ona çay içmemesini söyledim ve O çay içmeyi bırakınca iyileşi.

Yantesiri; Siyahçay Türkusulü demlenir ve içilirse yıllar sonra bütün
organlara zarar verir ve başta astım, alleji, şekerhastalığı, romatizma,
siyatik, damarsertliği, şişmanlık, nesef darlıgı, kalpçarpıntısı,
nörodermatoz, bağırsakmantarları, karın şişliği, karaciğer-, pankreas-,
mide-, ve bağırsak zafiyetine sebep olur. Bu nedenle kuşburnu çayı
içilmelidır, çünkü bu vitaminler ve mineraller içerir vede tadıda
güzeldir. Kuşburnu başta C-Vitamini 100 gramda 1,250gr la
turuncugilerden 30 kat daha fazla ayrıca E, B1, B2, B3 (Niacin), B6, K, P
(Rutin)-Vitaminleri, beta-karotin (provit*****), mineraller,
doymamışyağasitleri (Kuşburnuçekirdekyağında %33 Linolenasit, %43
Linolasit) ve %15-25 Pektin içerir. Bu kuşburnunun en kaliteli bir çay
olduğuna işarettir. Geniş bilgi için kuşbununa bak.

Kahve, Kaffee, Coffea arabica

Familyası: Kökboyagillerden, Rötegaewechse, Rubiacea
Drugları: Kahvetohumu, Coffeae carbo Kahvetohumları kurutulur, kavrulur
ve öğütüldükten sonra kahvesi yapılarak içilir, fazla kavrulur ise
kahvekömürü eldeedilir ve hiç kavrulmaz ise tentürü yapılır.

Giriş: Günümüzde 70 civarinda kahve çeşidi mevcuttur, fakat bunlardan
sadece ikisi yaygın olarak ekilir ve ve hasatı yapılır. Dağkahvesi veya
Arapkahvesi olarak bilinen Coffea arabicanin vatanı Habaşistan (Etyopya)
olup buradan dünyanin diğer ülkelerine özelliklede Berezilya,
Kolombiya, Hindistan, Endoneza ve Meksiko gibi ülkelere yayılmış ve
buralarda yetiştirilmektedir. Arapkahvesi 15-30 arasindaki 500-2000m
yüksekliğindeki Dağ ve Tepeciklerde ve bu yörelerin denize yakın olan ve
yeterince yağış olan bölgelerde yetişir vede hemen hemen dünyadaki
kahve üretiminin %70 bu türdendir.

Kongokahvesi veya Ovakahvesi diye bilinen Coffea canephora pierre ex
froehner bu türün vatanı Kongo olup buradan önce diğer Afrika ülkeleri
ve sonra diğer tropik ülkelere yayılmıştır. Kongokahvesi daha dayanıklı
olduğu için Robusta saglam iri veya dayanıklı anl***** gelen isimle
anılır. Kongokahvesi takriben dünyakahve üretimine %30 unu oluşturur.
Mısırda Memlüklular ve Anadoluda Selcuklular zamanında yani 1200
yıllarında kahve içilen kırathanelerin mevcut olduğu ve Avrupaya ise
ancak ikinci viyana kuşatmasından (1683) ihtibaren yayılmaya başladığı
bilinmektedir.

Botanik: kahve yabani olarak yetişecek olursa 5-9m boyunda olabilir,
özel olarak ekilen kültür bitkilerinin verimli ve kolay hasatının yapıla
bilmesi için 2-4 boyunda olmasi gerekir. Çalı görünümündeki kahve ağaı
oldukca sık dallardan meydana gelir ve beyazımsı gülrengindedir.
yaprakları 10-20cm uzunluğunda 5-10cm genişliğinde, kenarları
dalgalı,yüzeyi parlak, derimsi, eliptik veya geniş mizrak şeklinde ve
koyu yeşil renklidir. Çiçekleri küçük beyazımsı, eflatun renkte, etiptik
ince dar ve küçük taçyapraklardan meydana gelir ve yaprak diblerinden
çıkan 10-15 çiçek bir şemsiyecik oluşturur. Meyveleri mavi bir renk
alir. Meyvelerin dış kabuğu mavi iken içerideki bir çift tohumu 7-7,5 mm
uzunluğunda ve fasülye şeklindedir.

Yetiştirilmesi: Kahvenin yetişdiği iklim Ekvatorun 25° güneyi ve 25°
kuzey paralelleri arasındaki tropik ülkelerde yetişir. Türkiyenin Alanya
bölgesinde yapılan deneme kahve ekimi çalısmaları yeterli neticeyi
vermemiştir, cünkü Kahve +5°C’den aşağıdaki iklimin hakim olduğu
bölgelerde yetişmediği tesbitedilmiştir.

Hasat zamani: Kahvenin olğunlaşmasi 8-10 ay gibi uzun bir süre gerektir
ve olğunlaşan Meyvelerin kabukları ve etli kismi soyulduktan sonra
tohumları kavrulur veya taze olarak Tentür ve Natürelilaç yapımında
kullanılır. Kahve kuru ve yaş olmak üzere iki farklı teknikle
işlendikten sonra 200-250°C’de kavrulur ve öğütülerek bildiğimiz
tozkahve eldeedilir.

Birleşiminde: Kahvetohumunun birleşimindeki en önemli madder:
a-) Purinalkolitler%0,3-2,5 olup bunların başında coffein
(=1,3,7-Trimethylxanthin) gelir ve az miktarda,Theobromin, Theophyllin,
Paraxanthin, liberin ve Metilliberin içerir.

b-) Chlorogenasit (esgiden: kaffeegerbasit) %3-5 oranında bulunur ve bu asit Kaffeeasit ve cihnaasit’ten oluşur.

c-) Trigonellin (coffearin) %0,3-1,3 oraninda içerir.

d-) 3mg (%0,000032) Atracylin bu zehirli bir made olup, Pankreasda kalsiumyetersizliğine sebep olduğu ileri sürülmektedir.

e-) Uzunzincirli Alkolere (polimeralkoler) cafestrol ve kahveola sayabiliriz (sabityaglardan sayabiliriz)

f-) Eteryağları (ucucuyağlar)tahriben 300 çesit maddeden
(alttürevden)oluşur ve günümüzde bunlardan 200’ünün özellikleri
keşfedilmiştir. Eteryağları kahveye kendine has özel aroma tadını verir.
Bunlardan bazıları; Furfurollar, Thiophenler, Thiazoller, Pyroller,
Phenoller, Mercaptanlar ve Pyrazinleri sayabiliriz.

g-) Ayrica : %8-13 Proteinler, Karbonhidratlar, E ve B1-Vitaminleri ve sabityağları %10-15 oranında bulunur.

Tesirşekli: Sinirleri ve Beyni uyarıcı, damarları büzücü, idrar
söktürücü, kalp atışlarını yükseltici, bağırsakların hızlı çalısmasını
saılar.

Araştırmalar;

1-) Prof. Francisco Bolumer ve ekibi Alicante Ünüverstesi İspanya, beş
Avrup ülkesinde 3100 Kadın üzerinde yaptıkları araştırma sonucu aşırı
kahve içenlerin Hamile olma sanslarını % 40 oranında kaybetiklerini
tesbitetmişlerdir. Bir bardak kahve 115-130 mg coffein içerir, günde bir
bardak kahve içenlere oranla 5 bardak kahve içenlerde hamilelik
tehlikeye düşmektedir yine eski Yogoslavyada yapılan bir araştırmaya
göre günde bir bardak kahve içen hamilelerin bebekleri 116 gr daha
noksan dogmaktadır. (NH.9.97.518)

2-) Çok kahve kemikerimesine neden olur, fakat özellikle Menopoz
devresindeki Bayanlarin az kahve içmesi gerekir, şayet fazla kahve
içerseler kemikerimesi olarak bildiğimiz osteoporose yakalanırlar.
Coffein ve fenolu bileşikler vücudun kalsiyum almasını azaltır ve
zamanla kemiklerin incelerek çabuk kırılabilir bir halle gelebilir. Bir
bardak kahvede 115-130mg bir bardak cayda 40mg ve bir bardak cola 50 mg
coffein içerir. (NH.12.98.754 ve 10.97.584)

3-) Amarikali Psiloglar kahve ve colanin düzenli şekilde alinmasi
(içilmesi) halinde: kişide ellerin terlemesi, huzursuzluk, basağrısı,
kalp çarpıtısı, yorgunluk, korku, konsentrasyonzafiyeti ve deprasyon
gibi rahatsızlıklara sebeb olduğunu tesbitetmişlerdir. (NH.1.98.7)

4-) Hollandali ilim adamları Wageningen ziraat universitesinde
yaptıkları araştırma sonucu cafestrol ve kahveolun kolestrolu
yükseltiğini tespitetmişlerdir.(ZP.3.96.140)

5.) Almanyada yıllarca görülmeyen sıcak bir Temmuz (1992) günü
Stuttgarta bir tanıdığın arabası ile giderken üste güneşin sıcaklığı
altta arabanın soğuk havası nedeni ile hem başağrısı hemde ishale
yakalandim. Stuttgartdaki ev sahibi kahvelerinizi nasıl içersiniz diye
sorunca ben şayet varıse birde limon rica edeyim dedim ve kahveyi
limonla içtim ve aradan 10-15 dakika geçdikten sonra herhangi bir
sıkıntım kalmadi. Bu metodu çok kişide başarı ile denedim.

6-) Siyah çay ve kahvenin demir, magnesyum ve kalsiyum mineralleri ile
B1-Vitamini (Thyamin) yetmezliğine sebep oldugu tesbitedilmiştir.
Bilindiği gibi bu minerallerle B1-Vitamini yetersizliği çok farklı ve
çesitli hastalıklara sebep olur ve bunlarin başında kemikerimesi,
kaskrampları, derihastalıkları, dermansızlık, kansızlık ve immunzafiyeti
en önemlileridir. (NH. 11.00.48)

Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemekleri ve
araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalara göre faydası yok, fakat
zararı çoktur.
b-) Kahve günde bir veya iki fincan içildiğinde yorğunluğu önler, insana
sinirsel ve fiziksel güç kazandırır, fakat genellikle önceleri günde
1-2 fincan yeterli gelirken sonraları kişi sürekli fazla kahve içmeye
başlar, buda başda düzensiz kalp atışları, kısa huzursuz uyuma, uyku
kalitesinin düşmesine sebep olur.

Açıklama: Kahve kalpatışlarını artırır ve hızlandırır , ayrıca aşırı
idrar atılmasını sağlar. Kahvenin kavrulması ile elde edilen kahve
kömürü mide ve bağır sakrahatsızlıkları, zehirlenmeler ve şişkinliğe
karşı kulanılır. Şayet bir kişi zehirlenmişse ona kahve kömürü (coffeae
carbo) tableti veya tozu içirilir. Kahvenin birleşimindeki coffein
chrogenasitle birleşik vaziyettedir ve midede hemen ayrılır, bunedenle
midesi hasas olanlar kahve özeliklede neskafe diye bilinen granürlü
kahve (Avrupada işlenen kahveler) mideye zarar verir.

Çünkü chlorogenasit mide mukozasını (midenin içderisi) tahrişeder ve
aşırı mideasidi üretilmesine sebep olur. Vücudun başta deri hücrelerinin
UV-Işınları ile zedelenmesi sonucu, buralari tamir için harekete gecen
enzimleri coffein durdurur, yani vücudun kendi kendini yenilemesini
engeller. Az içildiğinde başağrısı ve migrene (nane- ve okaliptusyağı
daha etkilidir) karşı iyi gelen kahve, çok miktarda içilmesi halinde
damarlarin genişlemesine vede buna bağlı olarak kalbin hızlı çalısmasına
sebep olur.

Neticede beyin yeterince oksijen alamadığından kişi daha çok başağrısı
ve migren rahatsızlığı çekmeye başlar vede kalbin hızlı çalısması
tansiyonunuda yükselmesine neden olur. Gençlerin kahve içmemeleri
tavsiye edilmektedir, zira kahve cinsel oraganların gelişmesine vede
aşırı içenlerde cinsel isteksizliğe neden olur. Ben kahve yerine
kuşburnu, elma veya linonçayını (limonkabuğu ile içilirse daha
etkilidir) tavsiye ederim, birçok faydasi vardir vede hiçbir yantesiri
yoktur.

Homeopati: Kavrulmamış kahve tohumlarindan 50gr. ezilerek bir şişeye
konur ve üzerine %70’lik 500ml etanol (etil alkol) ilaveedilir ve
güneşten uzakta 4-6 hafta bekletildikten sonra süzülerek homeopatide
“coffea” adı verilen tentür eldeedilir ve bu tentürden günde 3-4 defa
10-15 damla alınır. Bu tentür başağrısı, migren, uyuyamama, geceleri
düşüncelerden uyuyamama, sinirsel kalprahatsızlıkları, aşırı duyarlılık,
gülme ve ağlama değişken hal gösreme, telaşlı yeme ve içme gibi
rahatsızlıklara karşı kulanılır. Kahve tentürü kahvenin verdiği
rahatsızlıkları böylece tedaviedilbilir.

Yantesiri: Yantesirleri oldukca çoktur, şayet günde 2 Bardakdan fazla ve
uzun süre içilirseki bunların başında; titreme, kalpçarpıntısı,
uyuyamama, başın ateş gibi yanması , basağrısı, migren, depresyon, korku
gibi rahatsızlıklar gelir. Hamkahvede bulunan Küfmanatarı (ochra toxin
A), Kahve kurutuluriken tamamen yok edilmediğinde bağırsaklara
yerleşerek zehir (Aflotoksin) üretir buda başta böbrek kanserine,
gözbebeği bozukluklarına sebep olur. Ben şahsen limon, çörek-,
kuşburnu-, elma preparatları veya Gökçek İksiri tavsiye ederim.

Kola, Kola, Cola nitida

Familyası: Kolagillerden, Sterkuliengewächse, StreculiaceaeDrugları: Kolatohumları: Colae Semen
Kolameyvesinin tohumlari öğütülerek, çay, tentür ve natürelilaç yapımında kulanılır.

Giriş: Vatanı Batıafrikanın sahilşeridindeki ülkelerden, Nigerya,Togo,
Gana, Fildişisahili ve Kamerun gibi ülkelerde yetişmektedir. Kolanın
tohumu köleticareti yapıldığı asırlarda köleler tarafindan orta ve güney
Amarikaya vede Asyadan, Hindistan ve Endonezya adalarına kadar geniş
bir alana kadar yayılmıştır. Kolagillerin bilinen 200 türü mevcuttur,
fakat iki türü Koka kola yapımında kulanılır, diğer türler ise pek
kulanılmaz. Bu iki kolaya: Büyük kolaağacı: Cola nitida ve kücük
kolaağacı: Cola ac*****tayı sayabiliriz.

Botanik: Kolaağacı 8-25m boyunda, kahverenğimsi kırmızı kabuklu geriden
Atkestanesi ağacını andırır bir görünümündedir. Yapraklari 15-30sm
uzunluğunda 7-13sm eninde koyuyeşilrenkte, kenarları bütün, eliptik
şeklinde, ortada anabir damar ve ondan sağlı sollu yay şeklinde uzanan
yan damarlardan oluşur. Çiçekleri gövdede veya yaşlı dallar üzerinde
üzüm salkımı gibi bir arada topluca bulunur ve taçyaprakları yıldız
şeklinde beş eliptik parça`dan oluşur. Meyveleri 4-5 adat bir sapta geri
doğru kıvrık eliptik şeklinde, her meyvede 3-6 Tohum bulunur ve
tohumlari 3-4sm uzunluğunda 2-3sm eninde kırmızı kabuklu ve kabukları
soyulur ise bayaz renkte atkestanesi şeklinde veya basıktır.
Yetşitirilmesi: Tropik ülkelerde yetişmesi nedeni ile Türkiyede
yetişmesi mümkün değildir ve ancak botanik bahçelerde yetişebilir.

Hasatzamanı: Kolameyvelerinden tohumların çakarıldıktan sonra ya kısa
bir süre kaynatılır veya üzerine Alkol dökülerek birleşimindeki enzim
zarasız halle getirilir. Kolanın birleşimindeki catechin ve coffein
birlikte bulunur ve zamanla enzim buların yapısının parçalanıp
ayrılmasını sağlar. Şayet kaynatılır veya kızgın alkol ile haşlanır ise
enzim`in yapısı bozulduğundan parçalanma durur.

Birleşiminde; Birleşimdindeki önemli maddeleri şöyle sıralıyabiliriz:

a) %1-3,5 Purinalkaloitler içerir ve bunundada % 90’dan fazlasını coffein (Koffein) ve az miktarda theobromin içerir.

b) Taninler %3-5 oranında olup (+)- Catechin ve (-)- Epicatechin en önemlileridir.

c) Ayrıca %35-45 Nişasta, %3 Şeker, %5-10 Protein ve 0,5 sabityağ içerir.

Tesirşekli: Bazı faydaları varsada yantesirini büyük olması nedeniye tercih edilmez.

Araştırmalar: 1) ABD`de yapılan araştırmada çok Kola kola (Coca Cola)
içen çocuk ve gencler`de kemik kırılma rızıkosunun çok artığı
görülmüştür. Buda Coca Cola`nın yüksek oranda fosfat içerdiğinden buna
neden olduğu tesbitedilmişitir. Çünkü Koka kola alındığında kalsiyumun
bir karışıtı (antigonistik) olup, fazla alındığında kalsiyumun
absorbesini önlediği vede kişinin kemiğinin zayıfladığı
tesbitedilmiştir. (Na.9.99.50)

2) Kolanın yüksek oranda Koffein içermesi nedeni ile bayanların sürekli
ve günde 100mg dan fazla Koffein aldıkları taktirde %40 oranında daha az
hamile olma durumu ortaya çıkmıştır. (GM.10.97.43) İspanyanın Alicante
Universitesi tarafından 3100 Kadın üzerinde yapılan araştırmada
İspanyalı byanaların ortalama Günde 199mg, Danimarkalı Bayanların 707mg
Koffein aldıkları görülmüştür. (NH.9.97.518) Bir Kutu 0,33 litrelik Coca
Cola 50mg Koffein içerir.

3) Kahve ve Kola içenlerde elterlemesi, keyifsizilik, başağrısı,
kalpçarpıntısı, korku, depresyon, yorgunluk ve konsentrasyonzafiyetine
sebep olabilir. (NH.1.98.7)

4) Bir Gazetecinin Coca Colanin gizli formülünü çalması ile ortaya çıkan
yayınlardan (Zaman Gazetesi, Sabah Gazetesi ve Almanyada Bild
Gazetesinden) öğrendiğimize göre 0,33 litrelik Coca Cola kutularının 36
gram şeker içermektedir, oysa normal bir kişinin günlük şeker ihtiyacı
sadece 35 gramdır. O halde bir kutu Coca Cola (0,33l) içen kişinin o gün
şekerli veya nişastalı bir şey yememesi veya içmemesi gerekir.

Kulanılması: Yantesirinin büyük olması nedeniye kuanılmaması daha uygundur.

Çay: Kolatozundan 1-2 gram demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynarsu
ilaveedilir ve 5-10 dakika bekledikten sonra süzülerek içilir.

Yantesiri: Kolatozu, ekstresi veya natürel ilaçlarının uyuyamama aşırı
heycanlanma, sinirsel huzursuzluk ve aşırı kulanıldığında mide
rahatsızlığına sebep olabilir. Koka kola (Coca cola) uzun süre içilince
kemikerimesi, kemikteki kalsiyum oranın düşmesi nedeniyle hafif
zorlanmalarda kırılğanolması, bayanların hamile olmalarını önlyici
etkiye sahip olabileceği, aşırı şeker içermesi nedeniyle zamanla
pankreas zafiyetine vede neticede şekerehastalığına yakalanma rizikosunu
artırabileceği yapılan araştırmalarla ispatlanmıştır. Ayrıca Koka
kolanin (Coca cola) aşırı alınması halinde: Ellerterlemesi, keyifsizlik,
başağrısı, kalpçarpıntısı, korku, depresyon, yorğunluk ve konsantrasyon
zafiyetine sebep olabilir.

~~~~ Cola ~~~~:

Bu deneyi evinizde yapabilirsiniz, ancak
çocuklarınıza okuyun ki gerekli
önlemleri birlikte alın.

Sağlıcakla kalın...

Coca Cola ve Faydaları!!!

Büyük olasılıkla az sonra okuyacağınız bir çok şeyi
siz zaten daha önceden biliyordunuz (!)
ya da bilmeyenler "hadi canım, saçmalık "
diyeceklerdir.

Eğer öyle olduğunu düşünüyorsanız, burada
anlatılanlara inanmadıysanız denemesi bir cola
parasıdır.

Yani bir kutu Coca Cola veya Pepsi yeterli

Gelelim COCA COLA ve PEPSİ ile ne gibi pratik işler yapabileceğinize:
TUVALETİ TEMİZLEMEK İÇİN:

Bir kutu kolayı klozetin içine dökünüz. Bir saat kadar bekleyiniz ve
sifonu çekiniz. Koladaki sitrik asit hela başındaki lekeleri yok
edecektir.

KROM TAMPONLARDAKI PAS LEKELERINI YOK ETMEK İÇİN :
Arabanın tamponunu Coca Cola''ya batırılmış bir sigara paketinin içindeki alüminyum folyosuyla iyice ovunuz.
Tertemiz olacaktır.

AKÜ KUTUP BAŞLARINDA ÇAPAĞI TEMİZLEMEK İÇİN :
Bir kutu kolayı kutup başlarına dokun ve bütün çapak yok olsun.

PASLANMIŞ BİR CiVATAYI SÖKMEK İÇİN :

Coca-Colaya batırılmış bir bezi bir kaç dakika paslı cıvatayı
uygulayınız. Bir kaç dakika sonra rahatlıkla dönecek ve çıkacaktır.

ELBİSENİZDEKİ YAĞ LEKESİNİ ÇIKARMAK İÇİN :

Bir kutu kolayı lekeli giyeceklerin üstüne boşaltın, deterjanı ekleyin
ve her zaman yıkadığınız gibi yıkayın. Coca-cola yağ lekelerinin yok
olmasına yardım
edecektir.
Ayrıca araba ön camlarındaki her türlü kuş pisliği yapışan sinekler veya
ağaçlardan dökülen toz , polen, yapışkan maddelerin çıkarılması en iyi
madde
COCA COLA + PEPSI ''dir.

Haa... isterseniz bu çok kuvvetli temizleyicinin geriye kalanını içersiniz. Bakin bu da bir fayda.

Fayda ise eğer???

Peki nedir bu Cola''nin bu kadar etkileyici
temizliklerde bile kullanılabilmesinin sebebi?
Coca-Cola ve Pepsi''nin ortalama pH değeri 3.4 dür.

Bu asidi de dişleri ve kemikleri eritmek için
yeterlidir.

Temizliklerde bu kadar etkili olmasının sebebi budur.
Aslına bakarsanız Cola ile dünyada kimsenin tavsiye edemeyeceği KARBONDİOKSİT içiyoruz.
Hani şu dışarı atmak için devamlı nefes alıp verdiğimiz, atmak için
uğraştığımız KARBONDİOKSİT...!

2001 yılında Delhi Üniversitesinde "kim daha fazla Coca-Cola içecek"
diye bir yarışma yapıldığında, sekiz litre Coca-Cola içerek kazanan ve
10 dakika içerisinde herkesin gözü önünde ölen kişinin haberini
duymuşsunuzdur . Neden öldü? Çünkü çok fazla karbondioksit almıştı ve
kanında yeterli oksijen yoktu.

Başka bir örnek: Kırılmış dişinizi bir şişe Coca Cola''nin içine koyun
ve 10 gün sonra bakın... Diş 10 günde büyük oranda erir. Halbuki dişler
ve kemikler
ölümden sonra bile en fazla dayanabilen
organlarımızdır ...

Bir şişe kola içerek midenize ve dişlerinize ve bağırsaklarınıza ne yaptığınızı bir düşünün...

Peki bunları niye yazdık ve niye herkes okusun istiyoruz?
Bu Coca-Cola ve Pepsi ile ilgili gönderilen
yazı; genç bir grubun ortak platformlarda aldıkları bir kararın ürünüdür.
Bu yazı İnternet üzerinden gönderilerek yayılması amaçlanmıştır.

Zaten onlar da büyük kartellerden boyalı medyadan ya da yaz eylemcisi kimi sivil toplum örgütlerinden destek beklemiyorlar.

Yoksa bu tiplere yaptıkları parasal desteği ya da promosyon adı altında verilen "sus" paylarını vermezler.

Bu kadar zararlı bir içecek nasıl olurda bu kadar bilinçsizce
tüketilebilir ve biri Amerikan firması olmak üzere bu şirketler bu kadar
kar elde edebilir?
İşte bu bilinçsizliği önlemek için çevrenize, sevdiklerinize ve özellikle çocuklarınıza bunları anlatın.

Belki bu kampanya fazla bir ses getirmeyecek olabilir.
Ama ne kadar kişiye ulaşırsa o kadar büyük etki yapacaktır.

Destek olmak için yapmanız gereken tek şey; bu yazıyı olabildiğince fazla kişiye ulaştırmak, anlatmak...

vesselam

Katki Maddeleri:

mademki Cola'dan açıldı laf, iş katkı maddeleriyle devam eder aslında;

PIYASADA SATILAN HAZIR GIDA MADDELERI ÜLKEMIZDE INSAN SAGLIGINI CIDDI
BIÇIMDE ETKILEYECEK DERECEDE KATKI MADDELERI IÇERMEKTEDIR. ANCAK BU
MADDELER, TÜM ÇABALARA RAGMEN MEDYA ARACILIGI ILE ILAN EDILMEMEKTEDIR.
GÜNÜMÜZDE GIDA SEKTÖRÜ BÜYÜK BIR TRÖST HALINI ALMISTIR. ÖRNEGIN, HIÇBIR
YAYIN ORGANINDA COCA COLA'NIN ZARARLI OLDUGUNU GÖREMEZSINIZ. ANCAK BIZ
TÜKETICILER, AILE FERTLERIMIZI, ÇEVREDEKI ARKADASLARIMIZI HABERDAR
EDEREK
BILINÇLENDIREBILIRIZ. SON YILLARDA KANSER VAKALARININ NEDEN DEVAMLI ARTIS GÖSTERDIGINI HIÇ DÜSÜNDÜNÜZ MÜ? SIZ
ÇOCUGUNUZUN KANSEROJEN MADDE IÇEREN GIDA ALMASINI ISTER MISINIZ? PEKI, NIYE EVINIZE KETÇAP ALIYORSUNUZ?
SIZLERE ASAGIDA SUNDUGUMUZ TABLO, ALACAGINIZ HAZIR GIDA MADDELERINDEKI KATKILARLA ILGILI BILGI VERMEKTEDIR.
SIZIN SAGLINIZ IÇIN: LÜTFEN HER HANGI BIR GIDA MADDESINI SATIN ALMADAN
ÖNCE AMBALAJIN ÜZERINI DIKKATLE INCELEYIP KATKI MADDELERINI
BELIRLEYINIZ.
ZARARSIZ KATKILAR
E100, 103, 104, 105, 111, 121, 122, 126, 130, 132, 140,
151,152,160,161, 162, 163, 170, 174,175, 180, 181, 200, 201, 202, 203,
203, 236, 237, 238, 260, 261, 262, 263, 270, 280, 281, 282, 290, 300,
301, 303, 304, 305, 306, 307, 308, 309, 322, 325, 326, 327, 331, 332,
333, 334, 336, 337, 382, 400, 401, 402, 403, 404, 405, 406, 408, 410,
411, 420, 421, 422, 440, 471, 472, 473, 474, 475, 480
SÜPHELI KATKILAR
E125, 41, 150, 153, 171, 172, 173, 240, 241, 477, 605 E220, 221, 222,
223, 224, 338, 339, 340, 341, 460, 461, 466, 407 (MIDE VE BAGIRSAK
HASTALIKLARI)
E200 (VÜCUTTAKI VITAMIN B12'YI YOK EDIYOR)
E250, 251, 320, 321 (KALP HASTALIKLARI, DAMAR SERTLIKLERI VE TIKANIKLIKLARI)
TEHLIKELI KATKILAR
E102, 120, E311, 312 (NÖROLOJIK HASTALIKLAR)
KANSEROJEN KATKILAR
E102, 110, 123, 124, 131, 142, 210, 211, 213, 214, 215, 216, 217
ÖRNEGIN E211-SODYUM BENZOAT KETÇAPLARDA BULUNMAKTADIR. E123,110 ABD,
INGILTERE, FRANSA, ALMANYA, RUSYA, JAPONYA VE DAHA BIR ÇOK ÜLKEDE
YASAKLANMISTIR. FAKAT ÜLKEMIZDE
RENKLI DRAJE ÇIKOLATALARDA VE KAYMAKLI BISKÜVILERDE KULLANILMAKTADIR.
EN TEHLIKELI KANSEROJEN KATKI:
E330 ( NE YAZIK KI BIR ÇOK HAZIR GIDADA KULLANILMAKTADIR.)
BAZI HAZIR GIDALARDA TESPIT EDILEN KATKI MADDELERI:
E330 - ÜLKER LÜKS GOFRET, MEYSU (ÖZELLIKLE KAYISI), KNOR DOMATES ÇORBA,TÜM TENEKE KONSERVE VE TURSULAR, 7UP, SCHWEPPES (TÜM
ÜRÜNLERI), JELIBON, TAMEK YAPRAK SARMA, PIYALE HAZIR ÇORBA, OLIPS)
E250 - TÜM SOSIS VE SALAMLARDA E300 - FANTA PORTAKAL, CINOMEL
E320 - ETI PUFY, KNORR ISKEMBE ÇORBA E223 - ÜLKER HAYLAYF, ALBENI
E322 - ÜLKER ÇOKOKREMTÜM KOLALI IÇECEKLERDE KULLANILAN KATKI MADDELERININ TESPITI IÇIN ANALIZ YAPILMASINA IZIN VERILMEMISTIR

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Zehirleniyoruz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paylaşım Türkiye :: Sağlık Bilgisi :: Alternatif Tedavi-
Buraya geçin: