Paylaşım Türkiye
Dünyanın En İnanılmaz 7 Hırsızlık Hikayesi  212
Paylaşım Türkiye
Dünyanın En İnanılmaz 7 Hırsızlık Hikayesi  212
Paylaşım Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


paylaşım forumu, site ekle, site tanıt, dizin
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlSite ekleGiriş yap

 

 Dünyanın En İnanılmaz 7 Hırsızlık Hikayesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
hacker
Moderatör
Moderatör
hacker


uyarı yok
Mesaj Sayısı : 794
Kayıt tarihi : 10/03/10

Dünyanın En İnanılmaz 7 Hırsızlık Hikayesi  Empty
MesajKonu: Dünyanın En İnanılmaz 7 Hırsızlık Hikayesi    Dünyanın En İnanılmaz 7 Hırsızlık Hikayesi  EmptyCuma 25 Haz. - 19:24

Dünyanın En İnanılmaz 7 Hırsızlık Hikayesi


Bazı insanlar hayatlarını ve yaratıcı fikirlerini kötülük için çalıştırırlar. İşte bu hikayelerdeki usta kahramanlar ise hırsızlar.
Cool Hand Vincenzo

Sahne:

1911’de Vincenzo Peruggia Louvre Müzesi'nde daha işe başlamasından üzerinden bir ay geçmesine rağmen gözünü Mona Lisa’ya dikmeye karar verdi. Bu nam salmış resimin anavatanı İtalya’da olması gerektiğini düşünür ve sonraki 3 haftasını araştırma yaparak geçirir. Müzenin girişlerini, çıkışlarını, kilitlerini, güvenliklerini ve onların “tembel alışkanlıklarını” araştırır. 21 Ağustos 1911’de daha sonradan yüzyılın suçu olarak adlandırılacak hırsızlığı yapmayı kafasına koyar.

Plan:

Müzenin Pazartesi sabahı tamir için kapalı olacağını biliyordu ve müzenin içinde bütün bir gece saklandıktan sonra Vincenzo Mona Lisa’yı bir parça kumaşa sararak çaldı. Yaklaşık 10 insanın etrafında çalışması ve dünyanın en çok bilinen resimlerinden birinin onun himayesinde olmasına rağmen Vincenzo serinkanlılığını korumuştur.

Yakınlardaki bir merdivenden aşağıya indi ama çıkış kapısı kilitliydi. Kapı kolunu çıkartarak yakınlardaki bir tesisatçıyı kapının kolunun çalıntı olduğuna ikna etti. Hatırlatma: adamın kolunda Mona Lisa vardı ve tesisatçıya çalıntı bir kapı kolunu anlatıyordu. Tesisatçı ona kapıyı açtı ve suç bitmişti.

İtalya’da kahramanlara yakışır bir karşılama bekliyordu ama Floransa Uffzi Galerisi resimin orjinal olduğu anlaşılana kadar onu övdü ve sonra tutuklattı. Vincenzo hapise atıldı ama vatanseverliği yüzünden minimum ceza aldı.



Cebindeki Son Yemek mi yoksa beni gördüğüne mi mutlu oldun?

Sahne:

Stephane Breitwieser’ın boş duvarları çok olmalı. 6 yıllık sanat hırsızlığı geçmişinde yüzlerce değerli eser çaldı ve şu anda uluslararası bir ünlü.

Plan:

Breitwieser suç kariyerine İsviçre’de sevgilisiyle bir kaleyi gezerken başladı. “A, çok güzel değil mi.. tatlım benim için etrafı kolla” diyerek sevgilisini teste tuttu ve resimi duvardan kopardı. Sonra kapıdaki kameralara göz kırparak müzeyi terketti.

Ceketinin altına konan herşeyin görünmez olduğunu farkedince Breitwieser ve sevgilisi bu işi neredeyse %100'lük bir başarı ile 6 sene devam ettirdi. Müzelere gelince hırsız alarmlar, güvenlik ve kameralar için etrafı kolaçan ettikten sonra sevgilisi sesli bir şekilde karmaşa çıkartır ve o da bu sırada sanat eserini çalardı. Eğer çerçevede alarm varsa, bıçakla resimi kesiyordu. Sevgilisinin tiyatrik yeteneğine ve Breitwieser’in el çabukluğu sayesinde bu iş 170'den fazla müzede işe yaradı.



Ama işin en iyileri bile bazen açgözlü olabiliyor. Adam İsviçre'deki bir müzeden 400 yıllık bir borazan çalarken görüntülenmişti ve 2 gün sonra aynı yerde tekrar hırsızlık yaparken yakalanmıştı.

Breitwieser 3 sene, sevgilisi 18 ay hapis cezası aldı. Ama sadece 26 ay hapis yattı ve çıktıktan sonra kendini anlatan bir kitap yazdı – bu kitap çok da para kazandırdı.

Die Hard: Montezuma's Revenge



Sahne:

1985 yılının Noel akşamında hırsızlar Meksika eserlerini yerle bir ettiler. Hedefleri Mexico City’nin Antropoloji müzesiydi. Burada herkesin çok korktuğu Maya takvimi ve devasa Olmec kafası vardı.Kaynakwh: [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Plan:

Noel’den bir önceki geceyi seçmelerinin amacı güvenliğin tatil havasında olmasıydı. Müzede ise elektronik güvenlik, çalışan kameralar yoktu. Ayrıca kat planlarını çok iyi biliyorlardı ve 8 uykulu güvenlik her iki saatte bir tur atıyordu.

Hırsızların müzenin 2 metrelik çitini araştıracak zamanları vardı ve bozuk bir klimanın hava borusundan içeri girerek müzenin bodrum katında kendilerini buldular. İstedikleri şeyleri aldılar ve hiçbir iz bırakmayarak ortadan kayboldular. Hiçbir kilit veya cam kırılmamıştı ve kapılar zorlanmamıştı.

Çitten tırmandıkları veya hava kanallarından geçtikleri için birkaç küçük sey aldıklarını düşünebilirsiniz. Ama hayır. 144 Aztek, Maya, ve MezoAmerikan eser çalmışlardı. Çaldıkları çoğu eşya sadece 2.5 cm büyüklüğünde olduğu için onları kaçırmak da çok zor olmamıştı.

60 Haftada gitti

Sahne:

Köleliğin kaldırılmasının taraftarı olan John Brown 1859 köle ayaklanmasını kullanarak Amerikan Hükümetinin cephaneliğini soymaya karar verdi. Detroit’in 3 sokağından daha fazla cephaneye sahipti. John bu cephanelik ve General George Washington’ın kişisel kılıcını ve belde taşıdığı silahları bulunduruyordu.

Bu sanat eserlerinin çok değerli olmasının yanı sıra tarih için çok önemliydi.

Plan:

Brown kendine geçmişi karmaşık bir yardımcı tuttu. Hırsızlıklarından bir sene önce onu Virginia’ya gözlem yapması için yolladı ve Colonel Lewis William Washington – George Washington’ın torununun torunu – ile tanışmasını söyledi. Cook gizli görevde tam bir sene geçirdi. Bu sırada Brown’da planını yapıyordu. Brown öylesine bir ayaklanma istemiyordu, bütün Amerika’da köleliği durduracak bir ayaklanma istiyordu.



16 Ekim’de planını hayata geçirmeye başladı. Haper’s Ferry’e adamlarını yolladı. Cook’un başarılı rolüyle adamlar ulusal hazineyi kolayca buldu ve George Washington’ın kılıcını, silahlarını, garanti olsun diye Colonel Washington ve birkaç adamını da rehin alarak döndüler. Sonra Brown Washington’a ulaşımı engellemek için bütün trenleri durdurmalarını söyleyen bir telgraf yolladı.

Ne yazık ki bu olay bütün ilgiyi Brown’ın olduğu bölgeye çekti ve halk ordusu kısa bir süre içinde kuruldu. Brown’ın baskını Robert E. Lee tarafından durduruldu ve Brown az kalsın kılıçtan geçiriliyordu.

Profesör Moriarty ve postane hırsızlığı

Sahne:

Adam Worth 19. yüzyılın en ünlü suçlusu olmakla kalmayıp aynı zamanda Leonardo da Vinci seviyesinde bir zekaya sahipti – sadece suçu meslek edinmişti. Scotland Yard onu “Suç dünyasının Napolyon’u” diye adlandırmıştı. Sir Arthur Conan Doyle ise onu kitaplarında Profesör Moriarty olarak tanımlamıştı.

Worth’un suçluluk süresi boyunca bir hırsızlık bütün hepsinin üstüne çıkıyordu. 1880'lerde Güney Afrika’da pırlanta soygunu. Herşey Worth’un kesilmemiş pırlantalarla dolu posta arabasını iple çekmesiyle başladı ama bu da suç ortağı yüzünden başarısızlığa uğradı. Worth onu kovarak ve Amerika’ya yollayarak ona değerini gösterdi.

Plan:

Worth biraz araştırma yaptı ve sonunda pırlantaların Cape Town postanesinde kargo gemilerinin onları alacakları zamana kadar beklediklerini keşfetti. Postanenin kasasına anahtarı isteyen Worth, biraz yaşlıca olan posta müdürüyle yakınlık kurdu ve hergün onunla satranç oynamaya başladı.

Adamın arkası dönükken anahtarları çalıp kimse farketmeden balmumundan taklidini yapmayı başardı. Tek yapması geceyi bekleyip sonra içeriye girip kasayı açmaktı.

Bir sonraki akşam Worth kendi anahtarıyla Cape Town kasasını açtı ve pırlantalarına kavuştu. Kasabadan kaçtı ve Avustralyaya 700,000$ parayla daha zengin birşekilde döndü.



"King" Leonidas ve 19. Yüzyılın Suçu

Sahne:

Leonidas ozalit baskılarla ilgili bir şeyler biliyordu. 1869’da Manhattan’a taşındı, çabucak New York’un en başarılı mafyalarından birinin başı oldu ve o zamanın banka soygunlarının %80’inden sorumluydu. Leslie çetesinin en büyük soygunu: Manhattan Tasarruf Enstitüsü'ydü.

Plan:

Leonidas – nam-ı diğer “Western George” ozalit baskıların üzerinde, modellerini yaparak ve bir depoda aynısını inşaa ederek 3 yılını geçirdi. Ajanlar kullandı, kendi adamlarını bankada işe soktu hatta kendine bir hesap bile açtırdı böylece yeri kendi kolaçan edebilecekti. Takımı halk içinde hiç buluşmadı ve kendilerini saklamak için sahte gözlükler, sakallar ve peruklar taktılar.

Maine bankasındaki başarısızlıktan sonra Leonidas çetesinin ilk cinayetinden dolayı biraz sarsılmıştı. 3 senedir beraber çalıştığı adamlarının kendine ihanet edebileceklerini de düşünen bu paranoyak adam, yeni bir plan yaparak ona ihanet edenlere ihanet edecekti. Yeni planı: Manhattan Savings kasasının kombinasyonunu öğrendikten sonra soygunu ileriye atacak böylece herkesin arkasından eğittiği yeni bir takımla soygunu gerçekleştirecekti. Aptal bir fikir gibi mi geldi? Evet öyleydi. Bu yüzden Leonidas’ın takımı onu öldürdü.

27 Ekim 1878’de Leonidas’ın eski takımı soygunu başarıyla yaptı – eski liderlerinin planı sağolsun. Takım sabahın erken saatlerinde binaya arkadan girdi. Bir adam temizlikçi/gözcüyü oynarken onlarda kasayı açtılar. New York polis departmanına göre bu onların gördüğü “en temiz” işti.

Çete toplamda 3 milyon dolar – şimdiye göre 50 milyon dolar – çaldı.



Thomas Blood ve İngiltere ulusal hazinesi

Sahne:

İrlandalı kiralık katil olan Thomas Blood Taç Mücevherlerini çalmak için İngiltere’ye gitti.

Kır ve al işi mi? hayır. Mücevherler Londra Kule’sinde kilit altındaydı.

Plan:

Ulusal hazineyi çalmak için Blood kendini kaleye davet ettirdi. Kule’yi “karısı” ile gezdi. Bir içkiden ve ustaca planlanmış bir sohbetten sonra Blood gerçek olmayan yeğenini Edwards’ın bekar kızına sunmak için geri geldi. Blood aynı zamanda yüklü bir para da teklif ettiği için Edwards onu tekrar konuşmak için yemeğe davet etti. Bu sefer Blood “yeğenini” de getirdi ve Kraliyet Mücevherlerini görmek için yanıp tutuştuğunu belli etti. Edwards’da kabul etti ama Blood’ın baston takımlarının içinde kılıç olduğundan habersizdi.



Anahtar kilitte döndükten sonra Edwards’ın kafasına bir vuruşla onu bayılttı. Blood, Edwards'ın adamları kapıda beklerken Kraliyet Mücevherlerini çaldı. Taşımada kolaylık olsun diye çekiçle tacı düzleştirdi, asayı testere ile ikiye böldü ve Hükümdarın Küresini de pantalonuna soktu.

Bu olay başarılı olabilirdi ama Edwards’ların oğlu onlara süpriz yapmak istemişti. Akıl oyunlarının bu adamda işe yaramadığını gören Blood kaçmaya çalıştı. At sırtında kaçmaya çalışan Blood’ı pelerininden yakaladılar ve bekçiler onu yere yıktı. Bu sırada “Cesurca bir denemeydi ancak başarısızdı!” diye bağırıyormuş. Herkes onunla hemfikirdi… hatta İngiltere Kralı bile.

Kral II. Charles, Thomas Blood’ı serbest bırakmakla kalmadı, aynı zamanda ona İrlanda’da bir toprak parçası bile verdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dünyanın En İnanılmaz 7 Hırsızlık Hikayesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Jammer'la otomobillerden hırsızlık yapıyordu
»  İnanilmaz Skandal Öğrencisi İle Öyle Bir Basıldıki
» Windows'un 23 Yıl Önceki Hali!!!İnanılmaz DeĞiŞim
» Uydudan hiç KABE 'ye baktınızmı ( Tek kelimeyle INANILMAZ )
» Dünyanın En Zengini Ama..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paylaşım Türkiye :: Haberler :: Garip Olaylar-
Buraya geçin: