Paylaşım Türkiye
 Oruç diye/bildiğim  212
Paylaşım Türkiye
 Oruç diye/bildiğim  212
Paylaşım Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


paylaşım forumu, site ekle, site tanıt, dizin
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlSite ekleGiriş yap

 

  Oruç diye/bildiğim

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
brisin
******
brisin


uyarı yok
Boğa Horoz
Mesaj Sayısı : 306
Doğum tarihi : 13/05/93
Kayıt tarihi : 01/07/10
Yaş : 30
Nerden : İstanbul
Sitemizi kim tavsiye etti : çağınyarışması

Kişi sayfası
Altın Altın: 0
Para Para: 0

 Oruç diye/bildiğim  Empty
MesajKonu: Oruç diye/bildiğim     Oruç diye/bildiğim  EmptyPaz 8 Ağus. - 23:35

Bir iğne oruç.. Beni bana dikiyor, yeniden doku(nu)yorum
insan olan yanımı. Dudağımı dudağıma teğelliyor; yalan ve boş sözü
değdirmiyor nefesime. Bencilliğimin yakalarından tutup cömertliğin
düğmelerine ilikliyor beni; yeniden b/akıtıyor hiçliğime, hiçlikten
geldiğim gerçeğine…
Bir mühür oruç. Mekanın üzerine kutlu bir vaktin hükmünü basıyor, her
köşeyi kutsuyor, her şehri Kâbe’nin eteğine taşı(rı)yor. Mevsimlerden de
geçse, ömrün farklı yıllarına uğrasa, bizi bir sofranın başında çocuk
ediyor, kalplerimizi çocuk sevinçlerine kilitliyor. Kalbimizi meleklerin
bile göremediği, şeytanın bile bozamadığı o görünmez, o gösterilmez,
yalnızca O’na görünür sadrın içine koyuyor, sahtelikten çıkarıp yeniden
piyasaya sürüyor. Eşyanın sıradanlığını çekip alıyor elimizin altından,
yine ama yeni, eski ama taze lezzetlerle damgalıyor.

Bir yokuş oruç. Şükrün ırmağını akıtıyor çölleşmiş tenimizin
vadilerinden. Sabrın yokuşlarında susatıp yeniden suya kandırıyor
nankörlüğümüzü yeniden.

Bir yoldur oruç. Çıkar/çıkmaz sokakların hepsini Mekke’ye
çıkarıyor. Şehrin kirlerini bir suskunluk avazında temizliyor. Yetim
bıraktığımız umudumuzu, sokağa terk ettiğimiz merhametimizi yeniden eve
alıyor. Yola koyuyor içimizin şefkat kervanlarını. Kuraklaşmış,
çoraklaşmış dünyanın göbeğinde, iftar saatlerinde serinlediğimiz, iftarı
bekleyerek sevindiğimiz, bölüşerek sevindirdiğimiz bir vahaya uğratıyor
nefislerimizi.

Bir elbisedir oruç. Bizi ilk defa niyetimizle giyindiriyor.
Güvendiğimiz eylemlerimizi bir kenara bıraktırıp, eylemsizliğin, hiçbir
şey edememenin loş köşelerine çekiyor. Sıcak teması kaybettiğimiz
vicdanımızın eşiğine yeniden çağırıyor bizi. Bir ihramı giyer gibi, O’nu
görürcesine yaşadığımız ihsan kumaşını atıyoruz omuzlarımıza. Kıyıda
köşede, kimsenin görmediği yerlerde, gözlerden uzakta da olsa, yalnız ve
yalnız O’na teveccüh etmenin, yalnız ve yalnız O’ndan iltifat
beklemenin estetiğine bürünüyoruz.

Bir kapı oruç. Bize açılan. Sonsuz bir kabullenişin odasına
doğru eşsiz bir aşinalıkla ayaklarımızı buyur eden ahşap bir kapı.
Anamızın ekşi ayranını özlercesine, babamızın şefkatli bakışını
beklercesine, bir susamlı pidenin kokusunda erircesine, bir kutlu emre
seve seve itaat edercesine masumiyetimizin evine yeniden ayak bastığımız
bir kapı. Bizden açılan bir kapı. Cimriliğimizi sürpriz bir merhametle
dikiş yerlerinden yırtarak, biriktirdiklerimizi elimizin altında
faydasız kılarak kalbimizi başkalarına doğru aralayan..

Bir yağmur oruç. Sokaklara gökyüzü insin diye. Çocukluklarını
yetim bırakmış büyüklerin de alnına çocukça sevinçler dokunsun diye.
Dağlarca büyümüş, kayalarca katılaşmış kalplerin arasından yeniden sular
sızsın diye… İçimizde öldürdüğümüz acımalar, küllendirdiğimiz
merhametler bir damlanın dokunuşuyla filizlensin, göğe ağaç ağaç ağsın
diye. Yetim başını okşayan meyvelerle, komşuyu da hatırlayan çiçeklerle,
eksildiğimizi/eskidiğimizi açık eden kokularla dal budak salsın diye…

Bir taştır oruç. Yolumuzu kesen. Hırslarımızın ayaklarına
dolanan. Emellerimizin önüne dikilen. Başımıza bir mezar taşı gibi
dikilip toprak olduğumuzu hatırlatan. Eşyanın yüzünü bizden çeviren bir
soğukluk, katılık gibi ağırlaşan. Hazzın kabını dokunulmaz kılan bir
duvar gibi yükselen. Kimi katı kalpleri utandırırcasına, bir Mûsa asâsı
gibi dokunan. İmsakla, iftarla, ezanla sonsuz yumuşayan, çatlayan,
tozlaşan, ağlayan, ağlatan…

Bir topraktır oruç. Bir saksılık toprak gibi pencere önünde.
İçinde hayallerin yeniden sulandığı… Her kıpırtısında çocuk
sevinçlerinin yeniden uyandığı… Bir o kadar tanıdık, bir o kadar yeni…

Kendince, keyfince bir mutluluk adası. İçimizi bir saksılık
toprak kadar olsun geniş tuttuğumuzun habercisi. Küçük sevinçler
gölgesi….

Bir saklambaç oyunu oruç. Kendimizi kendimizden gizler gibi
görünmez bir niyetin köşelerinde beklediğimiz. Bencilliğimize
sobelendiğimiz. Sonsuza kadar sevabımızı saydırdığımız ebemiz. Az
pencereli yalnızlıklar. Şehvetimizi sarkıttığımız kuyular. Hırslarımızı
yatırdığımız kuytular.

Bir oda oruç. Bir bir buluştuğumuz. Yeniden göz göze
geldiğimiz. Dört duvarı sohbetle yeniden buluşturduğumuz. Sofranın
beklentisinde, bir yudum suyun sesinde, bir sıcak ekmeğin kıyısında
kalbimizi yeniden ayırdığımız. Ruhumuzu baş köşeye buyur ettiğimiz.

Bir sızı oruç.. Tenin çatlaklarından sızan can akışı. Bedenin
yaralarından taşan kalp ağrısı. Ruhun tenden dışarı sızması… Kabuğun
çatlaması… Tohumun uyanması.

Bir dönüş oruç. Yâr’e verdiğimiz söze dönüş… Suskularca
konuşan. Söz verdiğimiz Yâr’e dönüş…Çığlıklara sarılan.
alıntıdır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.brisin.tr.gg
 
Oruç diye/bildiğim
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ramzan ve oruç
» Beşikte Oruç
» Göz Değmesin Diye Okunacak Dua
» Barzani: Başbakan Erdoğan beni Ankara'da Kürtçe hoşgeldin diye karşıladı
» oruç nedir?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paylaşım Türkiye :: Din Kültürü :: Ramazan ayı-
Buraya geçin: