Nöroleptiklerin kullanılmamasını ge*rektiren pek çok durum vardır. Bunlar*dan başlıcaları karaciğer ve böbrek yet*mezliğidir.
Nöroleptikler, pek çok ilaçla karşılıklı etkileşime girer. Bunlardan
özellikle alkol ve ağrı kesiciler, nöro*leptiklerin beyin üzerindeki
baskılayıcı etkisini artırır.
Önlemler:
Nöroleptikler özellikle tedavinin ilk gün*lerinde fiziksel ve zihinsel
işlevlerde bo*zulmaya yol açar. Uykuya eğilim özel*likle ilk iki haftada
ortaya çıkar ve sonra genellikle kaybolur. Bazen İlaç dozunun
azaltılması gerekebilir. Nöroleptilderle tedavide otomobil kullanmak ya
da me*kanik işler gibi hız ve refleks gerektiren etkinliklerden sakınmak
gerekir.
Nöroleptikler, ruhsal çöküntü halin*deki hastalarda dikkatle
kullanılmalıdır. Çöküntüyle birlikte görülen huzursuz*luk durumlarında
kullanılacak olursa, özellikle intihar eğilimine dikkat edil*melidir.
Nöroleptik kullanımı sonucunda Ölüme neden olabilen bronş ve akciğer
iltihabı ortaya çıkabilir. Bu durum vü*cuttan su kaybına, kan
yoğunluğunun artmasına ve solunumun azalmasına yol açan susama
duygusunda azalmaya bağlanmıştır.
Göz içi basıncının artı*şında (glokom), özellikle dikkatli olun*malıdır.
Yüksek dozlarla uzun süreli te*davide korneada (say dam tabaka) ve göz
merceğinde pigment birikmesine bağlı bozukluklara rastlanır. Daha ağır
olgularda mercekte matlaşmalar ve pig*mentli retinopatiye (ağtabaka
bozuklu*ğu) rastlanabilir.
Nöroleptikler kasılma eşiğini (sinir hücrelerinin uyardabilme düzeyi)
düşü*rür. Böylece daha önceden sara hastalı*ğı olmayan hastalarda
çırpınma nöbet*lerine yol açabilir.
Gebelik ve emzirme sırasında zarar*lı olabilir. Bu durumda ve genellikle
doğurganlık dönemindeki kadınlarda yararlan tehlikelerinden fazla ise
kulla*nılabilir. Anneleri gebeyken nöroleptik kullanmış olan çocuklarda
sanlık ve ekstrapiramidal belirtileri görülmüştür.
Aşırı sıcakta kalanlarda, yoksunluk belirtileri gösteren alkoliklerde,
aktif ya da iyileşmiş ülseri olanlarda, prostat büyümesi olanlarda
nöroleptikler dik*katle kullanılmalıdır.
Özellikle uzun süreli tedavilerde nö*roleptikler memelerin gelişmesini
ve süt salgılamasını sağlayan prolakttn hormonu düzeyini de artırır.
Meme tü*mörlerinin yaklaşık üçte birinin prolaktine bağlı geliştiğini
göz önüne alacak olursak meme kanserine yatkınlığı olan (örneğin,
ailesinde kanser görülen, fibrokistik hastalığı olan) kadınlarda doz*lar
dikkatle düzenlenmelidir. Ne var ki, bugüne değin bu ilaçların
kullanılmasıyla meme tümörlerinin gelişmesi ara*sındaki ilişkiyi
kanıtlayan klinik ya da epidemiyolojik bir çalışma da gösteril*memiştir.
Nöroleptikler kimyasal ba*ğımlılık oluşturmasa da, yüksek dozlar*la
tedavide ilacın aniden kesilmesiyle bulantı, kusma, baş dönmesi ve
titreme*ler ortaya çıkabilir