Paylaşım Türkiye
Narsist Kişilik Bozukluğu 212
Paylaşım Türkiye
Narsist Kişilik Bozukluğu 212
Paylaşım Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


paylaşım forumu, site ekle, site tanıt, dizin
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlSite ekleGiriş yap

 

 Narsist Kişilik Bozukluğu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
haso
Yetkingrafiker
haso


BANLANDI
Mesaj Sayısı : 2099
Kayıt tarihi : 02/08/10

Kişi sayfası
Altın Altın: 0
Para Para: 0

Narsist Kişilik Bozukluğu Empty
MesajKonu: Narsist Kişilik Bozukluğu   Narsist Kişilik Bozukluğu EmptySalı 10 Ağus. - 2:22

Narsist Kişilerde Betimleyici ve Psikodinamik Özellikler
Narsistik
kişiler, en temelde içselleştirilmiş nesne ilişkilerindeki spesifik
çatışmalarla bağlantılı olarak benlik değerlerinde, kendine güven ve
saygı duymada ciddi sorun yaşayan kişilerdir (Kernberg, 1975). Narsistik kişinin tüm çabası bu dünyada değerli, anlamlı ve meşru bir varlık olduğunu diğer insanlara tasdik ettirmektir.


Görünüş
itibariyle, narsistik kişi, genellikle, kibirli, üstten bakan, kendini
beğenmiş, soğuk, mesafeli ancak çoğu kez çekici bir izlenim verir
(Kernberg, 1975). Diğer insanlara kıyasla özel ve üstün biri olduğunu
düşünür. Yüzeyde bu kişiler ciddi bir davranış bozukluğu
göstermeyebilirler, hatta bazıları sosyal ve mesleki olarak oldukça
başarılıdırlar.


Kendilerinden
memnuniyet duymak, kendilerini sevilebilir hissetmek için mükemmel,
kusursuz görünmeye ihtiyaç duyarlar. İnsanların takdirini, onayını,
sevgisini, beğenisini; karakteristik olarak ise hayranlığını kazanmanın
peşindedirler. Başkalarından aldıkları takdir ya da kendi büyüklenmeci
fantezileri dışında hayattan pek zevk almazlar.


İnsanların
hayranlığını kazandıklarını, onların gözünde mükemmel göründüklerini
veya idealize ettikleri kişinin onayını hissettikleri durumda ancak
kendilerini iyi, sevilebilir, güven dolu ve mutlu hissederler. Bu
olmadığı takdirde hissettikleri huzursuzluk, sıkıntı ve çökkünlüktür.

Kendilerine
dair büyüklenmeci, şişkin bir benlik temsiline sahip olmakla ötekinin
hayranlığına muhtaç olmak çelişki gibi görünebilir (Kernberg, 1975). Ötekinin
hayranlığını elde etmek suretiyle büyüklenmeci benlik temsilini ve
iyilik halini sürdürebilir ve ancak bu sayede bilinçdışında tuttukları
olumsuz duygulanım ve imgelerle yüklü özbenliklerini bastırmaya devam
edebilirler.


Özellikle idealize
ettikleri insanların kendileri hakkındaki duygu ve düşüncelerine aşırı
bir hassasiyet gösterirler. İmaj, dışarıya karşı nasıl göründüğü
narsistik kişi için hayati bir önem taşır. Gerçekte ne olduklarından
ziyade nasıl göründüklerini daha çok önemserler. Kendilerini, dışarıdan
bir gözle izlerler. Bu nedenle, narsistik kişinin zihni tipik olarak
sürekli biçimde kendisiyle, insanların gözündeki izlenimiyle meşguldür.
Ötekinin gözüne girmek, benliği ifade etmenin önüne geçmiştir.


Bu
kişiler kendilerine hayranlık kazandıracak sahte, gerçek
özdeşleşmelerden uzak, yüzeysel özdeşleşmeleri yansıtan imajlara,
davranışlara bürünürler. İdealize ettikleri kişiye/kişilere özenir,
onu/onları görünüş, davranış olarak taklit ederler. Sürekli biçimde
reel benliklerini özdeşleşmek istedikleri ideal benlikleriyle kıyaslar
ve uygunluğunu sınarlar. Başkalarına olduğu kadar kendilerine karşı da
acımasız biçimde eleştireldirler ve kendilerini sürekli biçimde olmaları
gerekenden eksik hissederler.


Narsistik
kişi sürekli olarak mükemmel imajını diri tutacak, besleyecek
aynalamalara ihtiyaç duyar. Bu tepkileri elde etmek için uğraşır durur.
Dolayısıyla, kendini iyi hissetmenin yolu olarak narsistik kişi tipik
olarak büyüklük ve üstünlük hissini pekiştirmek için sürekli bir şeyler
yapmak zorunda hisseden, performans zorlantısı içindeki kişidir.


Narsistik
kişi, benliğinin uzantısı olarak yaşantıladığı çevresindeki canlı ve
cansız tüm nesnelerin de kendi mükemmelliğini yansıtmasını, onların da
mükemmel görünmelerini bekler; ev, araba, giysi, gidilen mekanlar,
partner, ilişki içinde oldukları insanların mükemmelliği, bir bakıma,
onun mükemmelliğinin kanıtıdır (Masterson, 1990).


Dünyayı şöhretli, zengin, büyük ve önemli insanlar ile aşağılanabilir, değersiz,"düşük kalite" insanlar biçiminde ikiye böler.
Büyük, önemli, zengin ve güçlü gruba değil de "düşük kaliteli" gruba
ait olmaktan korkar (Kernberg, 1975). Sıradan olmak narsistik kişi için
aşağılayıcı ve korkutucudur.


Mükemmel
görünmediğini hissettiğinde ya hep ya hiç kuralını işletir; kendini
değersiz, önemsiz, yetersiz, zavallı, kusurlu, hiçbir işe yaramayan ve
bir hiç hisseder. Büyüklenmeci benliğin çöktüğü depresif dönemlerinde
hipokondriya, ölüm anksiyetesi, paranoid kaygılar yoğunlaşır. Bu
duygulanımlar, narsistik bireyin kendini neye karşı savunduğunu açığa
çıkarır. Tüm gayreti, ona derin bir ıstırap veren değersizlikle yüklü
özbenliğin inkârına yöneliktir.


Mükemmel olmaktaki başarısızlık şiddetli utanç duygularını açığa çıkarır. Nevrotik
bireydeki suçluluk duygusuna karşılık narsistik kişinin merkezi duygusu
yetersizlik hissine bağlı olarak ortaya çıkan
[glow=yellow,2,300]utançtır[/glow].


Eleştiriye
ve başarısızlığa karşı oldukça hassastırlar. Bu durumda kendilerini
incinmiş ve küçük düşmüş hisseder, öfkeyle tepki verirler. Bu
kişiler açısından "başarısızlık" rekabet içeren bir ortamda birinci,
önde gelen ya da tercih edilen kişi olamamak anlamını taşır. Terapi
içinde rekabetlerinin ketlenmesi çoğu kez hatalı bir biçimde oidipal
rekabetten kaçınma biçiminde yorumlansa da, dikkatle incelendiğinde, bu
ketlenmenin temelde büyüklenmeci benliğin narsistik kırılganlığına karşı
bir savunma olduğu anlaşılır (Kernberg, 1975).


Gücünü
özbenliğinden değil narsistik yatırımda bulunduğu ötekilerin gözündeki
hayranlık dolu ışıltıdan alır narsistik kişi. Kendini iyi hissetmenin
tümüyle nesneye endeksli bu yolu yabancılaşmaya işaret eder;
narsistik kişi yabancılaşmış kişidir. Spontan, olduğu haliyle değil,
ancak, hayranlık uyandıracağını düşündüğü, özbenliğine yabancı sahte bir
benlik sayesinde sevilebileceğine derinden inanmıştır.


Aslında, çoğu kez zannedilenin aksine narsistik kişi kendini seven değil kendinden nefret eden kişidir. Bilinçdışında kendini değersiz, eksik, kusurlu ve küçük görür. Tüm
savunmaları nefret ettiği özbenliğini bastırmak ve hayranlık elde etme
yoluyla temel nesne nezdinde kendini sevilebilir hale getirmeye
yöneliktir.
Ancak bu durumda, benlik değerini yükseltebilir ve dolayısıyla kendini iyi hissedebilir.


Özbenliğiyle
dışarı yansıttığı imajı arasındaki bu zıtlık narsistik kişinin
yapaylık, yapmacıklık ve sahtelik hissi yaşamasına yol açar. Sevgiyi,
beğeniyi, hayranlığı elde ettiğindeyse içten içe gerçekten
sevilmediğini, aslında sevilenin sahte benliği olduğunu hisseder. Bu
farkındalık, elde ettiği hayranlığın keyfini ve coşkusunu gölgeler.


Sevgi
ve hayranlık narsistik kişinin iç dünyasında eş anlamlıdır. Sevmek ve
sevilmek için kusursuz, mükemmel, hayranlık uyandırıcı olmak gerektiğine
inanır. Psikanalitik inceleme, sevilmemekten ve değer görmemekten
yakınan narsistik bireyin aslında kendisinin kimseyi gerçekten
sevmediğini ve değer vermediğini ortaya çıkarır. Narsistik kişinin sorunu aslında sevilmemek değil sevememektir. Narsistik
birey için sevgi nesnesi, içinden akıp gelen coşkuyla bağlandığı biri
değil çatışmalarına karşı ona emniyet hissi veren bir korkuluktur.
[glow=yellow,2,300]Sevgisizlik, iç dünyada agresyonun libido üzerindeki
hâkimiyetinin fenomenolojik göstergesidir.

[/glow]

Sahte
benlik doğrultusunda davranan narsistik bireyin en temel
karakteristiklerinden biri -belki de en önde geleni- spontanlığını
yitirmiş olmasıdır. İçsel özgürlük olarak da nitelenebilecek spontanlık kaybı, özbenlik kaybının kaçınılmaz bir sonucudur.


İçsel
özgürlüğünü yitirmiş olan narsistik kişi, içinden geldiği gibi
davranamaz. Travmaya uğrayacağı, gözden düşeceği; nesnenin ve benliğin
agresyonunu uyaracağı, yaralı ve kusurlu benliğinin açığa çıkacağı
kaygısıyla spontanlığını ketler. Dolayısıyla, sürekli büyüklenmeci benliğin empoze ettiği biçimde ölçülü, kontollü, hesapçı davranır.


Özbenliklerini
sürekli biçimde bastırdıkları için spontan, hakiki gereksinimleri
hiçbir zaman tatmin bulmaz. Gerçek gereksinimlerin güdülemediği, aksine
bu gereksinimlerin bastırılmasından enerjisini alan sahte benliğin
kazanımları, başarıları ve tatminleri ancak geçici bir mutluluk verir.


Hakiki
mutluluğun ve doyumun içsel (ve dışsal) nesne tarafından olumlanan
özbenlik kökenli arzuların spontan ifadesi ve doyumuyla mümkün
olabileceği gerçeğinden habersiz, her doyumsuzluğun ardından yeni bir
sahte tatmin kaynağına yönelirler.


Özbenliğin
bastırılmış olması nedeniyle hakiki, spontan gereksinimlerin asla
tatmin nesneleriyle buluşamaması, narsistik kişide tipik olarak
anlamsızlık hissi yaratır; zira anlam ancak özbenliğin nesnesiyle
buluştuğunda benliğin yaşayabileceği hissiyattır.
Nitekim
özbenliklerini bastırmış olan narsistik bireylerin terapiye başvurma
sebepleri arasında en başta geleni anlamsızlık duygusudur , her türlü
sözde tatmine rağmen tam anlamıyla mutlu ve tatminkâr olmamaları tipik
yakınmalarıdır. Kronik tatminsizlik ve memnuniyetsizlik hissi narsistik
birey için karakteristiktir.


Narsistik
kişiler özbenliklerini ve dolayısıyla tüm spontan duygulanımlarını
ketlediklerinden, duygu ve düşüncelerini tarif ederken sıklıkla "hissiz"
terimini kullanırlar; hiçbir hakiki duygu yaşayamadıklarından
yakınırlar. Bu noktada, mitolojideki "Narkisos"la "narkoz"un ortak
"nark-" kökünden geldiğini ve "hissiz" anlamını taşıdığını kaydetmek
ilginçtir.


Özbenliğe uygun
yaşayamamanın bir diğer önemli sonucu narsistik bireylerin kendilerini
olgun, yetişkin hissedememeleri, çocuksu hissetmeleridir. Sıklıkla
"kalıbının adamı" olamadıklarından yakınırlar.


Günlük
yaşamlarında sorumluluklarını adeta görev icabı, sürükleniyormuşçasına
yerine getirirler (Kernberg, 1975). Yaşamlarının merkezinde ürpertici
bir boşluk, can sıkıntısı ve anlamsızlık hissederler. Boşluk duygusunu
yaratan özbenliğin ketlenmişliği, bilinçdışı patolojik/patojen nesne
ilişkisinin bilince yansıyan ürpertisi, hakiki tatmin eksikliği,
umutsuzluk, karamsarlık ve sıkıntıdır. İçsel boşluklarını doldurmak için
çeşitli dışavurum davranışlarına yönelirler. Derinliği ve geleceği
olmayan gelişigüzel yüzeysel ilişkiler, anlamsız ve/veya sapkın cinsel
etkinlikler, alkolizm, madde kullanımı, aşırı başarı hırsı, işkoliklik;
ideolojik, dinsel ve grupsal fanatizm yaygın dışavurumlardır (Masterson,
1990).


Narsistik kişi için
varoluş henüz burada olmayan, gerçek hayatın ve gerçek aşkın başlayacağı
ânı arama ve bekleme sürecidir (Bromberg, 1986). Şu an, daima kusurlu
ve ek******. Umut hep karşı kıyıdadır. Büyüklenmeci benlik tatmine
ulaştığında ve bu sayede insanların hayranlığını kazandığında sonsuz
emniyet, tatmin, mutluluk ve sevgiye kavuşacağı tipik fantezisidir.



Onu
hayatın risklerinden, acılarından, tatminsizliklerinden ve
tehlikelerinden; aslında temelde bir türlü başaçıkamadığı dünya
karşısındaki âcizliğinden kurtaracak ideal, tatmin edici, sevgi dolu
omnipotent nesneyle, onun hayranlığını kazanmak suretiyle kaynaşma
arzusu tüm davranışlarının ardındaki temel güdülenme kaynağıdır. Yaşam,
bu fantastik kaynaşmanın peşinde koşarken geçen zamandır; kâh bunu bir
süreliğine de olsa yakaladığı yanılsamasına kapılır, kâh
hayalkırıklığıyla umudunu sonrasına erteler. Ancak, hiçbir zaman bu
kaynaşma fantezide olduğu gibi gerçekleşmez; ancak, narsistik kişi hep
bu umutla sürekli başarı, hayranlık, ideal aşk, ideal partner peşinde
sonsuz bir arayış içinde koşar durur. Bu arada hayat geçip gider.



En
rasyonel görünenlerinde bile bilinçdışı kurtarıcı fantezisini tespit
etmek ilginçtir. En temelde hayatlarını onlar adına kolaylaştıracak
birinin varlığına ihtiyaç duyarlar. Hayatlarının (özbenliklerinin
demeli belki de) sorumluluğunu almaktan kaçınırlar; özbenlik ketlenmesi
sonucunda özbenlik doğrultusunda irade ve inisiyatif de ketlenir. Başka
alanlarda oldukça yetenekli olabilen narsistik birey adeta öğrenilmiş
çaresizlikle kendi arzuları karşısında irade ve inisiyatif gösteremez;
zira sonuç alamayacağına, arzularının kötülüğüne, travmaya uğrayacağına
derinden inanmıştır.


Sahip olduğu
iradeyi, özbenliği doğrultusunda değil büyüklenmecilik ve idealizasyon
yoluyla narsistik yatırımda bulunduğu kişi veya kişilerin iradelerini,
kendi savunmacı narsistik gereksinimleri lehine etkilemede kullanmaya
çalışır. Bu nedenle, narsistik bozuklukta arzu kipi tersine döner;
edilgenleşir. Narsistik kişiler kendi arzuları peşinde gitmektense
ötekilerin arzusunun nesnesi olmayı tercih ederler. Arzu tatmini ego
becerisi sayesinde değil "benliğe hayran öteki" aracılığıyla
gerçekleşecektir. İdeal ötekinin arzu nesnesi haline geldiği takdirde
arzusunun doyurulacağı, içsel özgürlüğüne kavuşacağı beklentisi vardır.


Paradoksal biçimde itaatkârlığın özgürlüğü ve tatmini getireceğine inanır.
Büyüklenmecilik, bir bakıma, ideal öteki temsilinin yansıtıldığı
kişinin hayranlığını kazanmak suretiyle onun yaşamsal desteğini almaya
yönelik bir manevradır. Ancak, ötekinin arzu nesnesi olmak için kendi
arzusunu bastırdığı ve dolayısıyla arzunun nesnesiyle buluşma imkânını
ortadan kaldırdığı için kendini hiçbir zaman gerçek anlamda tatminkâr ve
huzurlu hissedemez. Ne kadar itaatkâr, boyun eğici olursa kendinden,
gerçek tatminden, özgürlüğünden ve mutluluğundan da o kadar uzaklaşır.


Narsistik
kişi, temelde özbenliğinin bastırılmasına bağlı narsistik çatışmaların
yol açtığı içsel güçsüzlüğünü ya güce sahip olarak ya da gücün parçası
olarak -ki bu durumda da dolaylı olarak güce ulaşır- aşmaya çalışır .
Kendini "potent" hissedemediği için "omnipotent" olmaya çalışır;
bilinçdışında kendini "hiç" hissettiği içindir ki "hep" olmak ister.


Büyüklenmeciliğin
yanı sıra güç atfettiği kişileri idealize etmesi, ancak ilk
kusurlarında ya da yaşadığı hayalkırıklıklarında hızla gözden düşürmesi
narsistik bireyin tipik davranışıdır. Yakından incelendiğinde
idealize ettiği kişinin kendi büyüklenmeci benliğinin yalnızca bir
uzantısı olduğu anlaşılır (Kernberg, 1975).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Narsist Kişilik Bozukluğu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Obsesif Kişilik Bozukluğu
» Bağımlı Kişilik Bozukluğu
» Obsesif-Kompulsif kişilik bozukluğu
» Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu ve tedavisi
» Asosyal kişilik : kişilik bozuklukları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paylaşım Türkiye :: Sağlık Bilgisi :: Ruh Sağlığı-
Buraya geçin: