Paylaşım Türkiye
Beslenme ve reflü ilişkisi... 212
Paylaşım Türkiye
Beslenme ve reflü ilişkisi... 212
Paylaşım Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


paylaşım forumu, site ekle, site tanıt, dizin
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlSite ekleGiriş yap

 

 Beslenme ve reflü ilişkisi...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
haso
Yetkingrafiker
haso


BANLANDI
Mesaj Sayısı : 2099
Kayıt tarihi : 02/08/10

Kişi sayfası
Altın Altın: 0
Para Para: 0

Beslenme ve reflü ilişkisi... Empty
MesajKonu: Beslenme ve reflü ilişkisi...   Beslenme ve reflü ilişkisi... EmptySalı 10 Ağus. - 14:57

Gastroösofagiyal reflü (GÖR) mide içinde bulunan yemek ve asitin yemek
borusuna (Ösefagus) geri tepmesine verilen isimdir. Göğüste yanma
yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak bilinir. Reflü
ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülüyor. Endüstriyel, rafine gıdalar
ile beslenenlerin en az %20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın
%50’leri geçtiği söyleniyor.


Asit azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçla
arasında birinci ya da ikinci sıradadır. Her ne kadar aksini iddia
edenler varsa da bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği
yoktur. Tıpta müthiş ilerlemeler olmasına, bir yığın modern mide
ilaçlarının keşfine rağmen reflü şikayetlerin görüldüğü insanların
sayısı azalmak bir tarafa roket hızı ile yükselmektedir!!

Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın yazdığı bu yazıda tedavisinde asit azaltan
ilaçların kullanıldığı göğüs yanması (reflü) ve mide ekşimesi gibi
şikayetlerin ilaçsız, sadece diyet ile nasıl düzelebildiğini
öğreneceksiniz .


Beslenmenizi düzenleyerek reflü’nüzü (mide-göğüs yanması) nasıl düzeltirsiniz?



Gastroösofagiyal reflü (GÖR) mide içinde bulunan yemek ve asitin yemek
borusuna (Ösefagus) geri tepmesine verilen isimdir. Göğüste yanma
yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak bilinir. Reflü
ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülmektedir. Endüstriyel, rafine
gıdalar ile beslenenlerin en az %20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın
%50’leri geçtiği söylenmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada
toplumun %20’sinde gastroözefageal reflü hastalığı saptanmıştır.
Olguların çoğunluğunu şişmanlar, yaşlılar ve hamileler oluşturur.
Diyafragma yarığı fıtığı (hiatal herni) reflüyü kolaylaştıran önemli,
fakat çok sık olmayan bir reflü nedenidir.




Reflünün oluşum mekanizması


Hastalığın oluşmasını önlemek ya da var olanı geriletebilmek için önce reflünün nasıl meydana geldiğini öğrenmek gerekir.


Yemek borusunun alt ucunun mide ile birleştiği yerde da alt özefagus
büzgeçi (sfinkter) denilen, kastan oluşmuş kapak benzeri bir yapı
bulunur. Bu büzgeç yemek mideye inerken gevşer, mideden tekrar yukarıya
çıkarsa büzüşür. Normalde yemek borusu yolu ile mideye inen yiyecek
nadiren tekrar yemek borusuna döner. Bunun nedeni bu sırada yemek
borusunun alt ucundaki büzgecin tekrar büzülmesidir. Yani bu büzgeç
normal koşullarda sadece yutma işlevi sırasında açılır.


Reflüde yemek borusu alt büzgeçi kapalı olması gerektiği zaman gevşer ve
mide içeriği yemek borusuna geri kaçar. Mide şişkinliği mevcut durumu
azdırır. Geri kaçış nadiren bu büzgeçin tonusunun (belirli kasılma hali)
yetersizliğine bağlıdır. Bu olay günün değişik saatlerinde sık sık
meydana gelir (1).


Mide yüzeyini döşeyen hücreler midenin salgıladığı güçlü aside karşı
dayanıklıdır. Halbuki yemek borusunun döşemesinin bu güçlü asitten
korunacak bir özelliği yoktur. Uzun süre mide asidine maruz kalırsa
burada iltihap gelişir; buna ösofajit denir. Ösofajit uzun erimde yemek
borusu kanserine yol açabilir.


Her ne kadar mide asidinin reflü mekanizasında önemli rolü olsa da
reflülü hastalarda mide asidi aşırı salgısı yoktur (2). Hatta birçok
reflülü hastada (özellikle yaşlılarda) mide asit salgısı düşüktür (3).
Bu nedenle asit azaltan ilaçların bu hastalarda kullanılması hazım
sorunlarını daha da artırır.

Klinik belirtiler nelerdir?
Hasta reflüyü genellikle göğüs kemiğinin altında bir “yanma” ve ”baskı”
olarak hisseder, bazen de bu yanma hissi boğaza doğru yansır. Yanma ve
baskı tarzında olan bu yakınmalar yemekten sonra artar ve saatlerce
sürebilir. Bazen ağza ekşi su da gelebilir. Astım, larenjit (ses
kısıklığı), yutma güçlüğü görülebilir. Daha nadir olarak yukarda
anlatıldığı gibi zatürreeye de yol açabilir.
Reflünün yan etkileri nelerdir?

Reflü tedavi edilmez ise yemek borusunda darlık ve kanamalara yol
açabilir. Çocukluk çağı astımının üçte birinin altında reflü
yatmaktadır. Uzun süre asitli bir sıvı ile karşılaşan ösofagus
mukozasında (sümüksü zarında) kanser öncesi bir takım değişiklikler
görülebilir. Buna Barrett Özefagusu denir. Uzun süre reflüsü olan bir
kişide yutma güçlüğü (disfaji), kanama, boğulma hissi, öksürük, ses
kısıklığı ve kilo kaybı belirtiler ösefagus kanserini düşündürmelidir.


Nasıl teşhis konulur?


Hastanın şikayetleri iyi değerlendirilirse reflü teşhisi hiçbir
laboratuar yöntemine başvurmadan genellikle rahat konulur. Altta yatan
önemli bir anatomik neden düşünülürse aşağıdaki incelemeler yapılır.



1- Boyalı madde ile çekilen yemek borusu- mide - on iki parmak bağırsağı filimi

2- Gasroskopi: yemekborusu ve midenin fleksibl bir tüp ile doğrudan görüntülenmesi
3- Özefagus manometresi: Yemek borusu alt büzgeçinin basıncının incelenmesi
4- pH metre: Burundan çok ince fleksibl bir tüp yemek borusundan mideye
gönderilerek buradaki basınçlar ve yukarı çıkan asit miktarı
ölçülebilir.

Klasik reflü tedavisi


1. Mide asidini azaltan ilaçlar: Üç gruptur; anti asitler, H2 reseptör blokerleri ve proton pompa inhibitörleri


Asit azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçla
arasında birinci ya da ikinci sıradadır. Her ne kadar aksini iddia
edenler varsa da bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği
yoktur. Tıpta müthiş ilerlemeler olmasına, bir yığın modern mide
ilaçlarının keşfine rağmen reflü şikayetlerin görüldüğü insanların
sayısı azalmak bir tarafa roket hızı ile yükselmektedir!!


2. Prokinetik ilaçlar: Mide içindeki maddelerin bağırsağa daha hızlı geçmesini kolaylaştırırlar.


3. Eğer ilaç tedavisi ile hastaların şikayetleri geçmiyorsa ya da
kanama, Barrett, darlık gibi komplikasyonlar varsa cerrahi yöntemlere
başvurulur.


Diyet ve reflü


Şişman kişilerin çoğunda reflü ve mide şikayetleri vardır. Fazla yağlı
yiyeceklerin reflüye neden olduğu ileri sürülmüştür. Fakat reflünün
diyetteki yağ miktarına değil şişmanlıkla ilgisi olduğu gösterilmiştir
(4).


Buna karşılık rafine (hızlı kana karışan) şekerlerin diyetteki fazlalığı
ise reflüye neden olmaktadır. Yapılan bir araştırmada reflüsü olan
hastaların diyetindeki glisemik endeksi yüksek gıdalar çıkartıldığında
hastalık belirtilerinin bir hafta içerisinde düzeldiği gösterilmiştir
(5).

Hatta bu çalışmaya katılan hastalar alkol, sigara, ve kahve gibi kötü
alışkanlıklarına devam etmelerine rağmen reflü şikayetleri düzelmiştir.
Bahsi geçen hastalar mide ilaçlarının tümünü kesmişlerdir.

Bizim gözlemlerimiz de aynı şekildedir. Düşük şekerli bir diyet olan
“Taş devri diyeti”ni uygulayan kişilerin çok büyük bir bölümünde
(neredeyse hepsinde) reflü birkaç gün içinde kendiliğinden
kaybolmaktadır. Düşük şekerli diyetin reflüyü nasıl azatlığının
mekanizması iyi bilinmemektedir. Benim kişisel görüşüm şu şekildedir.


Un ve şekerden zengin gıda ile beslenenlerde insülin direnci ve buna
bağlı reaktif hipoglisemiler (tepkisel kan şeker düşüklüğü) olmaktadır.
Hipoglisemiyi düzeltmek için vücutta sempatik sistem uyarılmaktadır.
Yemek borusunun alt ucunun kapanması parasempatik sinir sistemi ile
ilgilidir. Hipoglisemi sonucu sempatik sinir sistemi aşırı uyarılınca
yemek borusu alt büzgeçi yutma olmamasına rağmen açılır ve mide
içindekiler geriye kaçar.



İlaçsız reflü tedavisi


Acil tedavinin ilk adımı günde 4 litre su içmektir. Yakınmalar azalınca bu iki litreye kadar azaltılabilir.


İkinci önemli adım rafine şekerlerin, un ve şekerden mamül gıdaların, belirgin bir şekilde azaltılmasıdır (Bak taş devri diyeti
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]). Diyete ivegen belirtiler kaybolduktan sonra da devam edilmelidir.

Üçüncü önemli adım günde en az 3-4 diş kadar sarımsak yemektir. Sarımsak
ezildikten sonraki ilk yarım saat içinde tüketilmelidir (saramsak
haplarının etkisi azdır). Sarımsak helicobacter dahil mide-bağırsak
kanalındaki bütün patojen (hastalık yapan) mikroorganizmaları
etkisizleştirir. Bilindiği gibi helikobakter adı verilen bakteriler
ülsere yol açmaktadırlar.



Dördüncü önemli adım günde 0.5-1 litre kadar kefir ayranı içilmesidir.
Kefir bağırsakta yaşayan faydalı mikropların sayısını artırır, sindirimi
kolaylaştıran enzimler üretir ve birçok vitamini sentezler (K, niasin,
biyotin vb). Kefir midenizi rahatlatır, kabızlığı önler, alerjiyi
azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve kansere karşı koruyucudur.
Kefir mayasını aktardan ya da bir komşunuzdan alın evde kendiniz yapın.


Zatürree-mide ilaçları


ABD’de yapılan bir araştırmaya göre primer bakım merkezlerine başvuran
364,683 hastanın üzerinde yapılmış (6). Bu hastaların 5,551’inde primer
pnömoni (zatürree) saptanmış. En az bir yıl asit salgısı azaltan ilaç
kullanan kişilerde pnömoni sıklığı %2.45 iken, bu tip ilaçları
kullanmayanlarda oran %0.6 olarak bulunmuş; yani dört kez daha az
pnömoni olmuş.


Mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimiz ile aldığımız mikropları öldürmektir.

Yanı mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biridir.
Yukarıdaki sözü edilen çalışmada zatürreenin mide asidi azaltan ilaçları
kullananlarda 4 kat fazla görülmesi bu konunun önemini daha da iyi
vurgulamaktadır.


B12 vitamini-mide ilaçları


Mide asidinin azalması diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel
proteinlerden ayrılmasını engeller. B12 vitamini eksikliği son yıllarda
müthiş bir artış göstermektedir. Bunun temel nedenleri kırmızı et yeme
yasağı ve mide ilaçlarıdır (7). B12 vitamini eksikliği kansızlığa,
halsizliğe, konsantrasyon zaafına ve hatta bunamaya kadar varan ağır
bulgulara yol açabilir.


B12 yetersizliğinden korunmak için asit azaltan ilaçlar kesilmeli ve C
vitamini ya da diğer doğal asitli yiyeceklerden zengin bir diyet ile
beslenilmelidir.


Mide ilaçları ve hazımsızlık


Mide ilaçları asit salgısını azalttığından ya da var olanı
etkisizliştirdiğinden protein sindirimi büyük ölçüde bozulur. Bu durum
sonucunda yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer.
Sonuçta bir yığın alerjik, enflamatuvar ya da otoimmün hastalık
(Hoshimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz
kolit, astım vb) gelişebilir.


Mide ilaçları ve minerallerin emilimi


Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi
minerallerin emilimini de azaltır. Örneğin antiasitler fazla kalsiyum
içermesine rağmen mide asitliğini azalttığı için iyi bir kalsiyum
kaynağı değillerdir.


Kanser ve reflü ilaçları


Mide asidini azaltan ilaçların Barett ösefagusunu azaltması lazım
geldiği varsayıldığına göre, son 15-20 yıldır yemek borusu
kanserlerininin de azalmasını beklerdik. Halbuki bu dönem içinde
ösefagus kanserleri 3-4 kat artmıştır !! (8-10)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Beslenme ve reflü ilişkisi...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Reflü şikayetiniz mi var?
» Reflü hastalığı nedir ?
» Büyücü ve Şeytan İlişkisi
» Sanat ve Felsefe İlişkisi
» Reflü Tedavisi-Cerrahi Yöntemler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paylaşım Türkiye :: Sağlık Bilgisi :: Erkek Sağlığı-
Buraya geçin: